Pazartesi, Ekim 29, 2018

Galveston


Ben Foster'ın canlandırdığı Roy'la kendi röntgenine bakarken tanışıyoruz. İlerleyen bir hastalığı var,kanser sanırım. Haliyle durumdan memnun değil, doktordan çıkar çıkmaz soluğu patronunun yanında alıyor. Gözü korkutulması gereken birileri
var, Roy da bu iş için en ideal isim anlaşılan. Vakit gelip çattığında ise işler bir hayli ters gidiyor ve Roy kendini yollara düşmüş kaçarken buluyor. Üstelik yanında bir bonusla; Elle Fanning'in canlandırdığı fahişe Rocky..
 

Hayatın sillesini yemiş karakterlerin gayri ihtiyari yollarının kesiştiği
hikayeleri oldum olası sevmişimdir. "True Detective" ile dünyanın tanıdığı Nic Pizzalatto'nun romanından kendisinin uyarladığı senaryonun kurulumu da ilgi çekici hakeza. Gerçi romanda her bir karakteri daha bir yakından tanıyıp onlara daha fazla duygusal yatırım yapma imkanımız oluyordur muhtemelen, okumadım ama. Burada karakterlere ilişkin en belirgin özellikler bir çırpıda serilip anında olaya dalınıyor ve kendimizi yolda buluyoruz. Roy'un Rocky'yi koruyup kollamayı hemen benimseyivermesi manalı gelmiyor ama kendisine dair elimizdeki kişilik doneleri kıt olmasından ötürü çok da yadırgayamıyoruz. Biraz paldır küldür mevzıya dalmış olsa da gelişimiyle ilgi çekici olmayı başarıyor film. 
 

Ben Foster çok hayranı olduğunu söyleyemeyeceğim bir aktör ama bu rolüne kattığı fiziksellikle etkileyici bir iş çıkarmayı başarmış, adamın tipine bakınca bu alemin insanı olduğunu ve başının çaresine bakmakta sıkıntı yaşamayacağını intibasını bırakıyor insanda. Fanning her zaman olduğu gibi etkileyici ama kadın bir yönetmenin elinden çıkma bir film için Rocky karakteri fazla çaresiz ve ilgiye muhtaç bir şekilde resmedilmiş, o da eline verilenle en iyisini yapamaya çalışıyor. Filmde Lili Reinhart, Maria Valverde ve Beau Bridges de ye alıyorlar ama rolleri birer ikişer sahnede görülüp kaybolmaktan ibaret. Film yüzde 90'ı itibariyle Roy ve Rocky karakteri üzerinden ilerliyor, Foster ve Fanning de filmi bir noktaya kadar taşımayı başarıyorlar. Ta ki hikayenin düğümünün çözülmeye başladığı noktaya değin. Buradan sonra film bir dengesini kaybediyor, özellikle oteldeki yüzleşme sahnesinde görüldüğü üzere oyunculuklar bile bir zıvanadan çıkıyor. Başlardaki baskın sahnesinde mevzuya hakim bir yönetmen izlenimi uyandıran Melanie Laurent, sonlardaki kaçış sahnesinde aynı ritmi tutturamadığı gibi hikayenin ucunu da elinden kaçırıyor. Esasında gayet trajik boyutları olan bir öyküyü yeterince vurucu bir biçimde bitiremiyor, diyaloglarda ekonomik bir tavır tutturayım derken sahnelerin gücünü azaltıyor, dramatik potansiyel yok yere harcanıyor.
 
 
Pizzalatto romanı filme uyarlama işini bizzat kendi üstlenmiş başta ama Laurent yönetmen koltuğuna oturduğunda yapımcıların da teşvikiyle senaryo üzerinde kendince oynamalar yapmış. Bu sebepten senaryo hanesinde Pizzalatto müstear bir isimle Jim Hammett olarak yer alıyor. Kim bilir, belki de yazarın senaryosuna bağlı kalınsa daha etkileyici bir film ortaya çıkabilirdi. Belki de tam tersi söz konusu olabilirdi, "True Detective"in ikinci sezonuna maruz kalmış insanlarız sonuçta, sağı solu belli olmuyor kendisinin.
 
 
 
Nihai olarak önümüze gelen film ise her yönüyle sıkı başlayıp aynı güçte sonlanmayı başaramayan, hikayenin barındırdığı dramatik imkanlar düşünülünce ister istemez hayal kırıklığı uyandıran bir iş olmuş. Pişman etmiyor, artıları eksilerinden çok; ama keşke de dedirtiyor nihayete erdiğinde.
 
 

Cuma, Ekim 26, 2018

Vacation (2015) - Jonathan Goldstein & John Francis Daley


"Game Night" ile gözüme girmeyi başarmış yönetmen ikilisi Jonathan Goldstein ve John Francis Daley'nin başka ne yaptıklarına bakarken karşıma çıkan ilk filmleri "Vacation"u izlerken ilki ta 1983'te çekilmiş bir serinin son parçası olduğundan bihaberdim tamamiyle. 20 yıldan uzun bir süreye yayılan 6 filmlik "National Lampoon's Vacation"  filmleri aslında baya bilinen de bir seri ama ben bir türlü denk gelip izlememişim. Fırsat olursa en azından ilk filme bir ara bir göz atmak istiyorum ama onları izlemeksizin de azami derecede keyif alınabilecek, hatta son zamanlarda izlediğim en iyi komedi filmlerinden birisi "Vacation".


Kariyerinden çok evine düşkün pilot Rusty, Paris'i gezip geldikten sonra caka satan komşularının gazına gelip bir tatil planı yapar kendince. Bu plan Arnavut yapımı bir araba kiralayarak uzunca bir yol kat ettikten sonra çocukluğunda ailesi ile beraber ziyaret ettiği bir parka gitmek ve komedinin kaynağını yolculukta başa gelen türlü türlü olaylar oluşturuyor haliyle. Hepsi birbirinden eğlenceli bir dolu hadise yaşandıktan sonra hedeflenen güzergaha ulaşılıyor ve yolculuk sonunda herkes kendisi hakkında bir şey keşfetmekle kalmıyor aile olarak ilişkileri de daha da güçlenmiş oluyor.


Goldstein ve Daley "Freaks and Geeks", "Bones"  gibi birçok televizyon dizisinde çalıştıktan sonra filmlere terfi etmiş, aralarında "Horrible Bosses" serisi, "Cloudy With a Chance of Meatballs 2", "The Incredible Burt Wonderstone" gibi filmlerin senaryosuna katkıda bulunmuşlar. Bu filmografiye bakınca "Vacation" gibi üst düzey bir komedi beklemiyor insan ama her yeni projeleri ile komedi konusundaki yeteneklerini bir tık daha geliştirdikleri aşikar ki "Game Night" da bu gelişimin bir üst halkası oluyor zira "Vacation" halefinin stilizeliğine sahip değil, aynı görüntü yönetmeni ile çalışmış olmalarına rağmen (Barry Peterson) bir komedi filminden beklenecek bir görsellik hakim.

Bu durumun çok da yadırganacak bir yanı yok gerçi. "Game Night" içeriği itibariyle kara komediye daha yakın bir filmdi, haliyle koyu bir görsellik de filme iyi gitmişti. "Vacation" çok daha hafif bir yapım ve yegane hedefi seyirciyi altına işeyene kadar güldürmek. Oyuncu kadrosu da bir komedi hazinesinin içinde yer aldıklarının farkında ve tadını çıkarıyorlar. Griswold ailesinin her bir ferdi cuk oturmuş ama Ed Helms ve Skyler Gisondo özellikle parlıyorlar. Chris Hemsworth bir kez daha komediye ne kadar uygun olduğunu gösterme fırsatı yakalıyor. Catherine Missal geleceği parlak bir aktris, inşallah daha fazla filmde görürürüz. Cameo mahiyetinde olsa da Charlie Day, Ron Livingston, Norman Reedus, Elizabeth Gillies ve Michael Pena da filmi renklendiriyorlar. Orjinal serinin yıldızları Chevy Chase ve Beverly D'Angelo'nun eklemlenmesiyle parti tamamlanıyor.


Son tahlilde deliler gibi gülüp eğlenmek için benzersiz bir tercih "Vacation". Son yılların en başarılı komedilerinden biri.

Salı, Ekim 23, 2018

Sorry For Your Loss


Yalan söylemeyeyim, bu diziyi izlemiş olmamın yegane sebebi Elizabeth Olsen'in varlığı idi. Diziyi bitirdiğimde gördüm ki izlemeye değer Olsen'dan başka bir şey de yokmuş. Hoş, "Rabbit Hole" gibi mevzu üzerine yapılmış iyi filmler akla gelince kocasının ölümünün ardından kaybıyla cebelleşen bir kadının hikayesi kağıt üzerinde ilginç duruyor durmasına ama 30'ar dakikadan 10 bölümlük bir dizi materyali de taşımıyor. En azından bu dizinin becerebildiği bir şey değil bu. 
 

Olsen'in canlandırdığı Leigh'nin eşinin ölümünden belli bir zaman sonrasını anlatıyor dizi. Arada flashbacklerle evlilikleri ve ilişkilerine dair fikir de ediniyoruz. Beraber yaşamakta olduğu annesi ve kız kardeşi, pek de yakın olmadığı babası, ölen eşinin erkek kardeşi de hikayeye girip çıkıyorlar ama dizinin genel konusu Leigh'nin kocasının neden öldüğü, yaşarkenki sıkıntıları ve Leigh'nin bunlardan ne denli haberdar olduğu gibi noktalardan ilerliyor. İlk bölümler arkada kalanların kederle tribin birbirine girdiği nöbetler geçirdiği sahneleri izletirken ileriki bölümlerde merhum karakter üzerinden depresyonun ne derece yıkıcı biz rahatsızlık olabileceği üzerine akılda kalıcı bir iki kelam etmeyi başarıyor dizi. Özellikle 5. bölüm dizinin zirvesi denebilir. Sonraki 5 bölüm ise dizinin hızla irtifa kaybettiği ve soluğunun bitişe yetmediği bir periyot.
 

Ölümün etrafına örülen gizem perdesi çabuk kalkınca esas iki karakter üzerine söylenebilecek şeyleri de erken tüketmiş dizi. Diğer karakterler üzerinden hikayenin zenginleştirilememesi de eklenince gereksiz uzayan bir hüviyete bürünmüş. Yan karakterlerden hiç birinin hikayesini ilgi çekici bir tarafı yok. Bunda ultra liberal nitelikte insanların ultra liberal kaygılarını anlatan bir yapısı olmasının yanı sıra oyunculukların da etkisi büyük. "Last Jedi"daki performansıyla Star Wars hayran kitlesinin yoğun eleştirileriyle bu yıl gündem olan Kelly Marie Tran burada da kızkardeşi canlandırıyor. Irkçılık gazlı eleştirilere elbet karşıyız ama kızın oyunculuğunda da hakikaten böyle bir gösterişçi, insanı rahatsız eden yapmacık bir şeyler var ve bu dizide bir hayli göze batıyor. Anneyi canlandıran oyuncu için de aynı şeyleri söylemek mümkün. Yan karakterlerden bir tek kayınbiraderi canlandıran Jovan Adepo akılda kalıcı bir performans sergilemiş.
 

"Spectacular Now" ile tanınan James Ponsoldt ile Elizabeth Olsen'in yapımcılığında çekilen dizi streaming alemine giriş derdindeki Facebook Watch üzerinden ücretsiz izlenebiliyor. Yorumlara bakılırsa izleyen herkeste olumlu bir intiba bırakmış gibi ama çok da bir gürültü patırtı da koparmadığı aşikar. Feci şekilde pastadan pay koparmanın derdine düşmüş gibi görünen çömez Facebook Watch'un dişli rakipleriyle mücadele için daha ses getirecek işlere ihtiyacı var.