Salı, Mayıs 21, 2019

GOT


Son sezonun 6 bölümden ibaret olacağının duyurulmasıyla alarm çanları yavaştan çalmaya başlamıştı aslında. Şahsen benim en favorilerim arasında olsa da 7.sezonun en büyük eksisi tüm karakterlerin ülkeler arasında neredeyse ışık hızında hareket etmeye başlamalarıydı ve bunun sorumlularından biri de bölüm sayısının azlığıydı kanaatimce. Bir iki bölümün normalden uzun olması da bu durumu kurtarmıyordu, dolayısıyla son sezonun 4 bölümünün 80 dakika civarı olacağının duyurulması da çok yüreklere su serpmiş sayılmazdı. İlk bölümü izledikten sonra bu kaygılar daha da depreşti denilebilir.


Serinin kıdemli yönetmenlerinden David Nutter'ın yönettiği "Winterfell" hiç birşeyin olmadığı bir bölüm sayılmasa da 6 bölümlük değil 10 bölümlük bir sezonun girizgahı gibi tasarlanmış bir ritme sahipti. Şahsen çok da hazzetmediğim bir karakter olan Euron Greyjoy'un Cersei ile muhabbetleri, Theon'un Yara'yı kurtarması, Sam'in Jon'a büyük sırrı söylemesi gibi hadiseler elbette ki önemli gelişmelerdi fakat zaten sıkışmış bir sezonun süresinden yiyen, dolgu bir bölüm tadı bırakıyordu damakta "Winterfell". Theon'un Yara'yı kurtarıp Winterfell'e yola çıkması, Jamie'nin, Jon'un ve Daenyrs'in Winterfell'e gelişi ve hepsinden önemlisi Dany ile Jon'un ya da en azından Jon'un Lyanna Stark'ın oğlu olduğunu öğrenişi bir önceki sezon finalinden halledilmiş olması gereken şeylerdi. Özellikle Dany'nin sonradan karanlık tarafa geçişini düşününce şayet bir sezon öncesinden bu sır ifşa edilmiş olsaydı bu dönüşüm çok daha iyi temellendirilmiş ya da en azından daha uzun süreye yayılmış olacaktı.


Gene Nutter'ın yönettiği ikinci bölüm "A Knight of The Seven Kingdoms" sezon premiyeri olması gereken bölümdü. Neredeyse dizinin sağ kalan tüm oyuncuları bir aradaydı ve belki buradan sonra bir daha bu karakterleri yan yana görme şansına sahip olamayacaktık. Dolayısıyla bölümün duygusal yükü bir hayli güçlüydü ve başarılı bir şekilde de icra edilmişti. Jamie'nin Bran başta gelmek üzere Winterfell ahalisiyle yüzleşmesi, Sansa ile Danerys'in çekişmeleri, Theon ile Sansa'nın kavuşma sahnesi, Tyrion, Jamie, Davos, Tormund, Brienne ve Podrick'in şömine başı muhabbetleri ve Pod'un ağzından dinlediğimiz "Jenny of Oldstones" ile yapılan şahane kapanış bu bölümü şimdi geriye dönüp bakıldığında "GOT"un en son ve bu sezonun yegane muazzam bölümü olarak hafızalara kazıdı denebilir zira buradan sonrası yokuş aşağı gitti hep.

 
"Hardhome" ve "Battle of Bastards" gibi dizinin en efsane bölümlerinden ikisine imza atmış Miguel Sapochnik'in Night King'le olan nihai yüzleşmeyi çekmesi için yapımcıların aklına gelen ilk isim olması gayet normal olsa da nihai sonucu gördükten sonra bir o kadar da hayal kırıklığına sebep oldu. Sezonun kısalığının en büyük sorumlularından biri de bu bölümdü. Normalde 10 bölümü 6 ay içerisinde çekip bitiren ekip bu bölümün tümünün gece çekimi olması nedeniyle 6 bölümü 9 ayda çekme durumunda kalmışlardı ki geri dönüp bakıldığında adı "The Long Night" oldu diye bu savaşın tümünün gece geçmesi gerçekten gerekli miydi orası da ayrı bir tartışma konusu. Hadi bu sefer farklı bir şey olsun denilip bu yola gidilmiş olsa bile zaten zar zor görünen sahnelere bir de kar fırtınası eklenince iyicene hiç bir şeyin seçilmediği bir keşmekeşe dönüştü bölüm ki akabinde izleyicilerin neredeyse tamamının şikayetçi olduğu bir durum oldu bu. Sam'in titreyen elleriyle başlayıp Tyrion'la devam eden girişi olsun, Melissandre'nin gelişi ve akabinde alevli kılıçlarla Dothraki hücumu olsun bölümün hayli umut verici bir girişi vardı oysa ki. Fakat yönetmenlik bazındaki kötü tercihler hikaye bazında da belirdi ve yıllarca ölülere karşı mücadele etmiş Jon dururken artık tümüyle bir Mary Sue'ya dönüştürülmüş Arya, akla mantığa cephe alır bir saçmalıkla Night King'in tepesinde belirip meyve bıçağıyla öldürmüş adamı. Böylelikle yıllardır dizinin hayran kitlesinin en önem verdiği hikaye ayaklarında birisi en paspal bir şekilde nihayete erdirilmiş oldu. Koca Night King böyle telef edilirken kaynak eserden kopmak durumunda kalan dizinin son bir iki sezondur eleştirildiği hususlardan biri olan, "Plot Armour" (hikaye zırhı-yazarların sevilen karakterleri kayırması) sayesinde tek eli olan ve onu da çok kullanmayı beceremeyen Jamie ve o gövdeyle en ön safta mücadele eden Samwell Tarly hayatta kalmayı beceriyorlardı öte yandan. Halbuki burada Jamie'ye şanına yakışır bir ölüm sahnesi yapılsaydı hem sevilen bu karakter kahramanca bir şekilde yollanmış olacak hem de Cersei cephesine yeni bir duygusal boyut eklenebilecekti.


"The Last of The Starks" dizinin bir çok hayranı nezdinde işlerin amiyane tabirle iyice boka sardığı ve kalan iki bölümün heyecanla değil kaygıyla beklenmesine sebep olan bölüm oldu denebilir. Jon'un "tahtı istemiyorum" deyip deyip akıl mantık almaycak bir şekilde kardeşlerine sırrını söylemesi, Sansa'nın yemeyip içmeyip bu sırrı yetiştirdiği, bir zamanlar dizinin en zeki karakteriyken son 3 sezondur aldığı aptalca kararlarla maymuna döndürülmüş Tyrion'un bunu Varys'e söylemesi gibi hususlar yazarların bu karakterler bu şartlar altında nasıl hareket ederler" sorusunu sormak yerine Daenerys'in dönüşümünü hızlandırmak amacıyla seçtikleri hikaye dönemeçleri olması sebebiyle dizinin mirasına zarar veren hamleler oldular. David Benioff'un talihsiz beyanatında belirttiği gibi  Daenerys'in Euron'un donanmasını "unutmuş" olması sonucunda ejderhalardan birinin daha telef olması da bunun üstüne tüy dikti tabii. Finalde Missandei'nin katliyle de Dany'yi ahlaki olarak tüketme kampanyası tamamlanmış oldu yazarların gözünde. 


Şahsi kanaatim Daenerys Targaryen'in son iki sezondur artistlik üstüne artistlik yaptırılarak egosu iyice şişirilmiş bir karakter olduğu yönündeydi ve ejderha sırtında hava atmasından gına gelmeye başlamıştı artık. Dolayısıyla babasının izinden giden gaddar bir hikümdara dönüşmesini son derece etkileyici bir final hamlesi olarak görüyorum ben. Özellikle ejderhanın şehri ve içindeki insanları yakıp yıkmaya başlaması ile gelen dehşet hissi "Game of Thrones"a yakışır bir son bence. Sorun karakterin yaşadığı tüm bu dönüşümün bu kadar kısa bir süre zarfında ve böyle çalakalem bir şekilde gerçekleşmiş olması. Cersei gibi dizinin belki de en nefret edilen karakterinin Jamie'nin kollarında ölmüş olmasına hiç girmiyorum bile, insan sinirleniyor artık. 


Final bölümü "The Iron Throne"a gelindiğinde yazar kadrosunun hikayeyi daha ne kadar batırabilecekleri sorusu "mümkün değil" ile "beterin beteri var" arasında gidip geliyordu, sonuçta ikinci grup haklı çıktı. Daenerys'in hikayesini bu noktadan sonra ölüm dışında noktalandırmak ne derece mümkündü bilemeyeceğim ama Jon'un ellerinde can vermesi ve ejderhanın ölen annesini dürterek canlandırmaya çalışmasında şairene bir his vardı. Bunun öncesinde tüm yıkımın ortasında Dany'nin ordusuna hitabıyla Jon ve Tyrion nezdinde pekişen "biz ne halt ettik" hisssiyatı da gayet yerindeydi. Fakat 8 sezonun bir tanesini ortalıklarda görünmeden geçirmiş, yazarların bile ikincil karakter olarak gördüğü aşikar olan Bran Stark'ı en iyi hikayeye sahip diye kral seçip ömrünü birbiri peşi sıra aptalca kararlar vermekle geçirmiş ama ne hikmetse son iki sezonda politik bir dahi gibi gösterilen Sansa'yı kuzeyin hakimi yaparken hikayenin belki yegane gerçek kahramanı Jon Snow'u kuzeye sürgüne yollamak, bu hikayeye gönül vermiş herkese hakaret etmek gibi bir şey.


Belki de tüm suç George R.R.Martin'in. Neredeyse 10 yıldır yeni kitabı yazmayı beceremeyip hikayeyi öksüz bırakarak bizi Benioff ile Weiss'in eline mahkum eden o. Öte yandan Martin'in yazım kalitesinde seri ilerledikçe gözlenen bir düşüş söz konusu. İlk 3 kitabı 1996-2000 arasında yaımlayan yazar tüm zamanalrın en başarılı yapıtlarından birine imza atarken dizinin ilk 4 sezonunun da kaynağını oluşturmuştu. Fakat sonraki kitaplar arasındaki zaman aralığının artması ("Kargaların Ziyafeti" 2005'te, Ejderhaların Dansı" 2011'de yayınlanacaktı) yazarın bir kreatif tıkanma yaşadığına dair bir belirtiyde ki son iki kitabı okuyunca bunu doğrulamak mümkündü. Her biri tuğla gibi olan bu iki kitapta kayda değer hiç bir ilerleme olmuyordu hiakye bazında ve Benioff-Weiss ikilisi bu iki keşmekeşten başarılı bir sezon 5 çıkarmayı başarmışlardı, hatta buna 6 ve 7 de eklenebilir. Önceki sezonlarda kaynak eserde yaptıkları bazı şahane değişimleri de düşününce bu iki ismi tümüyle yeteneksiz addetmek çok adaletli bir tavır değil ama tüm zamanların en iyi dizilerinde birine tüm zamanların en kötü finallerinden birini yaptıkları da su götürmez bir gerçek.