Michael Bay'in kendi çapındaki "Black Hawk Down" yeniden çevrimi denebilir "13 Hours" için, filmin bir sahnesinde atıf bile yapılıyor hatta. Hikaye ve şartlar farklı da olsa iki filmin temel aldığı olaylar arasında bariz benzerlikler de mevcut. Arap "Bahar"ının göbeğinde Kaddafi'den yeni kurtulmuş bir Libya. Kayıtlarda geçmeyen gizli bir CIA üssü. Tarih 11 Eylül 2012. Kaddafi'ye baş kaldırmış gruplardan birisi kimilerine göre bir protesto sonrası, kimilerine göre de önceden planlanmış bir şekilde ABD büyükelçiliğine saldırıyor. Orayı talan ettikten sonra da gözlerini CIA üssüne dikiyorlar. 13 saatte başlayıp biten bu sürede hayatta kalmaya çalışan Amerikalıların öyküsü izlediğimiz.
Olayı konu edinen Mitchell Zuckoff'un aynı isimli kitabı temel alınmış senaryo yazılırken. Belli oranda çatışma sahnesi içerse de 2 buçuk saate yaklaşan uzunluğunu dolduracak düzeyde aksiyonu olan bir film değil "13 Hours". Bunun yerine karakterlerine zaman ayırıp onları seyirciye tanıtmayı ve birbirleri arasındaki dinamikler konusunda bilgi vermeyi tercih etmiş yönetmen. Hikayenin merkezinde yer alan Jack Silva (John Krasinski) üssün güvenliğinden sorumlu GRS'in son üyesi, ekibin lideri Tyrone Woods (James Badge Dale) ile eskiden gelen bir hukukları var. Bu ikisi üzerinden önce ekibin diğer üyeleri Oz (Max Martini), Tig (Dominic Fumasa), Tanto (Pablo Schreiber) ve Boon (David Denman) ile tanışıyor, sonrasında da üstte görev alan CIA personeli ile haşır neşir oluyoruz. Libyalı Militanlar dışında filmin kötü adamı pozisyonunu ağırlıklı olarak dolduran isim Birim Şefi Bob (David Costabile) oluyor zira hem GRS ekibine karşı çok olumsuz bir tavır içerisinde hem de Amerikan Hükümetinin askerlere yönelik umursamaz olarak tasvir edilen tavrını simgelemek için tasarlanmış gibi duruyor karakter.
Bu hadise koptuğu zamanlar Obama hükümeti, özellikle de Başkan yardımcısı Hillary Clinton olaya yeterince hızlı cevap verilmememesinden mütevellit ağır eleştirilere maruz kalmışlar. Yönetmen Michael Bay devletin üst kademesine direkt laf sokmaktan itina ile kaçınsa da film boyunca altını kalın bir şekilde çizdiği bir husus bu, askerlerin terkedilmişliği. "13 Hours"u en ilgi çekici kılan özelliği hiçbir şekilde filmlerinin derinliği ile tanınan bir yönetmen olmayan Bay'in burada alenen bir meram anlatmaya çalışıyor olması. Son karesi çamurun içinde yüzen bir Amerikan bayrağı olan bir Bayhem prodüksiyonundan bahsediyoruz, filmde de militanların tüfekle bayrağı taradıkları bir sahne de mevcut. Normal alameti farikası göndere çekilmiş, gururla dalgalanan bayrakları yer yer ağır çekimle göstermek olan bir adam bu. Gel gör ki son 20 yıl içerisinde ülkesinin 11 Eylül, Afganistan ve Irak gibi süreçleri başarılı bir şekilde atlatamadığını ve dünyanın patronu hüviyetini öyle ya da böyle kaybetmenin eşiğinde olduğunu idrak etmiş gibi görünüyor yönetmen ve "13 Hours" üzerinden bunun bir nevi yasını tutuyor.
"Black Hawk Down"ın Somali ahalisini ele alışına benzer bir şekilde, hikayeye süs diye yerleştirilmiş ve böyle rollerde ne işi olduğunu anlamadığım, normalde karizma abidesi bir aktör olan Peyman Muadi tarafından canlandırılan tercüman karakteri dışında ne Libya ne de Libyalılara dair en ufak bir ilgisi yok yönetmenin. Karakterlerin hepsi birbirini yerken çekirdek çitlemeyi de ihmal etmeyen bu garabet kavme karşı şaşkınlıklarını gizlemekten öteye gitmiyorlar, tam da bu nedenle kendilerine sordukları soru bu: biz burada ne halt ediyoruz? O ülkenin o hale gelmesinde bir süper güç olarak ABD'nin ne denli rolü vardır gibi gibi sulara hiç girmiyor Bay. Bir sahnede Silva'ya da söylettiği gibi onun gözünde bu askerler "kendileri için hiç bir anlam ifade etmeyen bir ülkede, kendilerini ilgilendirmeyen bir kavganın ortasında canlarını kurtarmak" durumunda kalan adamlar. Yönetmenin bu yaklaşımı birçoklarınca yüzeysel, ırkçı ve düpedüz cahilane olarak değerlendirilmeye müsait olsa da açıkçası bulundukları yer ahalisi kendilerinden kurtarmakla vazifelendirilmiş kahraman asker motifindense Bay'in kusurlu ama en azından samimi yaklaşımı benim nezdimde çok daha makbul. "13 Hours"un abisi "Black Hawk Down"a nispetle kulağı geçen boynuz olabildiği alanlardan biri bu.
Siyasal tonları bir tarafa bırakırsak, karakterlere odaklanışı ile de Bay'in belki de olgun filmlerinden birisi bu. Bir kere oyuncu seçiminde dört dörtlük bir iş çıkarılmış; Dale ve Krasinski dışındaki tanınırlık düzeyi düşük aktörlerin seçilmesi karakterlerin inandırıcılığını arttırmış. Ekibin bir birleriyle olan diyalogları olsun, herbirinin fiziksel olarak optimum görüntüleri olsun, en iyi yaptıkları iş askerlik olan bir grup adamın hikayesini izlediğimi bana kabul ettiriyor film ve aktörler de rollerinin hakkını fazlasıyla veriyorlar. Gerçi Dale'in performansı yer yer biraz kasıntıydı ama genele vurduğunda lider rolünde parladığı bir gerçek. Krasinski hikayenin kalbi ve sadece komedi konusunda usta olmadığını kanıtlıyor. Bu ikisi dışında Max Martini, Pablo Schreiber ve Trablus üssünden Bingazi'ye yardım için gelen ekibin lideri Glen rolünde Toby Stephens dikkat çekmeyi başarıyorlar.
Olayların başlaması neredeyse 45 dakika - 1 saati buluyor ve bu süre zarfında hem hikayenin baş figürleri hem de lokasyonun coğrafyasına ilişkin geniş geniş bilgi sahibi oluyoruz. Bay'in filmlerinin uzunluğu genelde seyir zevkini negatif etkileyen bir noktadır ama burada yönetmenin zamanını isabetli kullandığı aşikar. Çatışma başladıktan sonrası ise zaten kendisinin uzmanlık alanı. İlk kez çalıştığı görüntü yönetmeni Dion Beebe'nin ("Collateral", "Equilibrum") ısrarı üzerine ilk kez dijital kamera ile çalışan yönetmen görsel azametten bir nebze feragat ediyor olsa da silahlar konuşmaya başladığındaki kaotik atmosferin etkili tasvirinde dijital daha uygun bir seçim olmuş sanki. Bay ile ilk kez çalışan bir başka isim olan İskoç müzisyen Lorne Balfe'nin film için bestelediği müzikler de her ne kadar yüzde 90'ı itibariyle sıkıcı olsa da albümde yer alan ve finalde özellikle Krasinski'nin eşiyle yaptığı telefon konuşmasında seyirciyi vuran 9 dakikalık "Forgotten" isimli bir parça var ki bestecinin imza attığı en güzel müziklerden biri. İlgilisinin mutlaka kulak vermesi şart.
Son söz olarak, yönetmenin sinemasına merakı olan ya da "Black Hawk Down" ya da "Lone Survivor" gibi yapımları keyifle izleyen herkesin mutlaka göz atması gerekn bir yapım "13 Hours".