Çarşamba, Haziran 15, 2022

The Northman


Son yılların yükselen isimlerinden Robert Eggers hakkında ne düşünürseniz düşünün adamın atmosfer yaratma noktasında belli bir mahareti olduğu su götürmez bir gerçek. "The Northman" da patlamakta olan bir yanardağı temaşa ederken distorte edilmiş bir dış sesle dinlemek üzere olduğumuz hikayeye dair yaptığı girizgahla daha ilk kareden itibaren sunum niteliği yüksek ambalajı ile seyircinin dikkatini üzerine toplamayı başarıyor. Her ne kadar sinemadaki karşılığı "Valhalla Rising" gibi hayal kırıklıkları ile dolu olsa da Viking tarihi her daim ilgi çekici olmayı başarabilen bir dönem. Mel Gibson'ın 10 yıl önce yapmaya niyetlenip imkan bulamadığı "Berserker"ı izleme şansımız kalmayınca üzüldüysek de Eggers'in bir Viking filmi yapacağı haberi birçok sinemaseverde heyecan uyandırmıştır tahminim. Öte yandan Eggers'in nev-i şahsına münhasır kişiliği vesilesiyle Nicolas Winding Refn misali bir "Valhalla Rising" faciasına imza atması da olasıydı gerçi ama nihai filmi görmüş olarak durumun böyle olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Öte yandan karşımızda epik bir klasik olmadığını da belirtmek lazım.

Kral babası amcabeyince katledilince kaçıp kurtulmayı becerse de köle olarak büyüyen Amleth'in babasının intikamını almak için doğduğu topraklara geri dönüşünün hikayesi eski bir Nors meseliymiş esasında ve Shakespeare'nin Hamlet'i yazarken kullandığı esin kaynaklarından biriymiş. Lafa krallıkla falan girince insan bir noktada sürgün prensin kendi milis ordusunu kurup sadece amcasını haklamakla kalmayıp hanedanlığını da eline alacağı epik bir serüven beklentisine giriyor ama filmin ortasına doğru öğreniyoruz ki amca kişilik zaten çok da uzun bir süre hükümran olamayıp kaybetmiş krallığını, çoluğu çocuğu ve hizmetçileriyle kendi çiftliğine çekilmiş. Ondan sonrası Amleth'in bir köy kadar ahaliye korku salmasının hikayesi haline geliyor ve Eggers filmi bir dolu saykedelik imajla doldurup istediği kadar sürreel hale getirmeye çalışırsa çalışsın hikaye çapındaki bu düşüşün oluşturduğu kaybı silkelemeyi başaramıyor. Yazık da olmuş aslında. Eggers'in fiks görüntü yönetmeni olan Jarin Blaschke 35 mm filmle harika imajlar yakalamayı başarmış. Tek planla kotarılmış bir dolu ilgi çekici seans  mevcut. Ethan Hawke, Nicole Kidman, Willem Dafoe ve Claes Bang'in de içinde bulunduğu göz alıcı bir oyuncu kadrosu da var. Bunlara rağmen film belli bir seviyenin üstüne çıkmayı bir türlü beceremiyor maalesef. Tarihi filmlerle alakalı genel bir sıkıntı bu aslında; özgün işlerle bilinen yönetmenler tarihe el attıklarında mümkün olduğunca otantik takılmaya çalışıyorlar ama işin dramatizasyonu da zarar görüyor bir noktada. Bir kere izleyip unutmalık.