Sinema,Çizgi Roman,Oyun,Dizi,Müzik,Kitap,Soundtrack,Anime,Metal vs. ama çoğunlukla Sinema
Pazartesi, Şubat 27, 2023
Sudden Death (1995) - Peter Hyams
Perşembe, Şubat 16, 2023
San Andreas (2015) - Brad Peyton
San Andreas fayı hakikaten şiddetli sarsıntılara gebe bir fay hattı olsa da 1906'da gerçekleşen büyük San Francisco depreminden beri bir vukuatı olmamış anladığım kadarıyla. O sebepten ileri gelse gerek, Hollywood bu potansiyle facia menşei üzerine olabildiğince tekdüze bir felaket filmi çekmekte beis görmemiş. Bir depremin ne denli acılara yol açabileceğini yakınen gördüğümüz şu günlerde "San Andreas" gibi bir yapımı izlemek biraz garip bir hissiyat, orası bir gerçek. Yaşanan felaketin insani boyutu ile zerre ilgilenmeyen, yıkım görselleriyle dolu bir özel efekt festivali eşliğinde klişe bir ailesini bir arada tutmaya çalışan öyküsü anlatıyor film çünkü. Zaten çapı ve kapasitesi itibariyle bundan daha ötesini sunması elinden gelmeyecek bir film olsa da sunmayı vadettikleri noktasında da bir hayli yetersiz bir yapım olmayı becermesi takdire şayan (!).
İki saate yaklaşan süresi zaten başlı başına bir suç. Hikayede bir derinlikten zaten geçtik bari görsellik noktasında yaratıcı olunsun, en azından ait olduğu türün standart düzeyini tutturabilmesi noktasında izlediğimize değsin diyoruz, orası da kofti. CGI'a abanmaktan bir hal olmuş felaket sahneleri heyecanlandırmak şöyle dursun tümüyle seyirciyi bayan türden maalesef. İnternette filmin görsel efektlerinden sorumlu arkadaşın filmi daha ziyade gerçek arka planlarda gerçekleştirdiklerinden dem vurarak filmi tümüyle CGI festivaline dönüştürmekten kaçındıklarını belirten bir ifadesine denk geldim, hayretlerim şaştı. Tam olarak hangi kısmında bu gerçeklik hissiyatına ulaştıklarını düşünüyor merak etmeden duramadım açıkçası. Yıkım sahneleri sıkıcı, aksiyon sahneleri banal.
Dwayne Johnson'ın Vin Diesel'a laf sokup sokup böyle yeşil ekran önünde aksiyon kahramanlığı taslaması da ekstra ilginç bence. "Rampage", "Jumanji", "Skyscraper", "Jungle Cruise" ve "Red Notice" gibi filmlerin arasında bir tane gerçek mekanda çekilmiş aksiyonu yok adamın son 10 senede. Ve bu filmlerin hepsi Johnson'ın dönüp dönüp çalışmaktan geri durmadığı, kelimenin tam anlamıyla memur yönetmenlerin elinden çıkma; Rawson Marshall Thurber ("Skyscraper", "Red Notice" ), Jake Kasdan ("Jumanji"ler, yakında çıkacak olan "Red One"), bu ikisinden görece daha yetenekli olsa da Johnson'ın kendine benzetmeye başladığı Jaume Collet-Serra ("Jungle Cruise", "Black Adam"). "San Andreas" arkasındaki isim olan Brad Peyton da Johnson'ın daha öncesinde "Journey 2:The Mysterious Island" da, daha sonrasında da "Rampage" de beraber çalıştığı bir arkadaş. Bir tek David Leitch var, kendisinden beklenenden daha fazlasını eldeki projeye katabilen bir isim ki onla yaptığı "Hobbs&Shaw" da bu saydıklarımdan fersah fersah ileride bir yapım zaten. Hal böyle olunca izlendikten sonra akılda zerre iz bırakmayacak "San Andreas" gibi filmlere imza atıyor yapımcı kisvesiyle.
Geçmişteki birçok kaliteli felaket filmindeki klişeleri birebir "San Andreas"a yedirmekte bir beis görmemiş film ekibi; devrilen Hollywood yazısı, gök açıdan izlediğimiz yıkım sahneleri, felaketin bir araya getirdiği dağınık bir aile vs.. Aile demişken Gugino ve Johnson'ın aynı yaş grubundan olmalarından mütevellit uyumlu bir çift görüntüsü verseler de kendilerinden sadece 15 yaş küçük olan Daddario'nun bunların kızı olduğuna seyirci olarak çok inanasımız gelmiyor. Film çekildiğinde 29 yaşında olan aktristin üniversite çağında 18'lik bir kız olmasına da hakeza. Hele hele "True Detective"deki efsane sahnesinden bir yıl sonra! Gene de seksapalitesiyle filmi izlemeye değer kılan nadir unsurlardan birisi kendisi. Gugino da belirdiği her filmi zenginleştirmeyi başaran bir aktris. Oyuncu kadrosunun geri kalanı bu özellikten yoksun maalesef. Paul Giamatti ve Ioan Gruffudd gibi aktörler her ne kadar yetenekleri tartışılmaz olsa da daha iyi materyalle çalıştıklarında bile tümüyle insanı cezbetmeyi başarabilen isimler değilken böylesi mecalsiz bir senaryodaki keyifsiz performansları daha da göze batıyor maalesef. "Game of Thrones"un en silik karakterlerinden Rickon Stark'ı canlandıran keratayla abisi rolündeki arkadaşa hiç değinmeye bile gerek yok
Sözün kısası kendinden önce gelen türdaşlarının çok daha kifayetli bir şekilde yaptığı şeyleri olabildiğince kifayetsiz bir biçimde tekrarlamaya çalışan ama buna rağmen ne hikmetse dünya çapında 500 milyon dolara yakın hasılat yapmış bir film "San Andreas". Tavsiye etmek imkansız ama bu son cümlede yazanı nasıl becermiş diye merak edip bakmak isteyenlere de bir şey diyemem açıkçası.
Çarşamba, Şubat 08, 2023
Legion of Super-Heroes
Film adını bu gruptan alsa da aslında "Supergirl and Legion of Super-Heroes" falan gibi bir ismi olmalıymış zira esasında bir Supergirl filmi. 2010 tarihli "Superman/Batman: Apocalypse"den bu yana kendisinin merkezde olduğu bir DC animasyonundan geçtim, yan karakter olarak yer aldığı bir film bile yapılmamış ilginç bir şekilde. TV dizisi çıkınca fazlasına gerek yok falan diye mi düşündüler nedir. Her neyse, neticede yeni bir Supergirl filmi her daim hoş bir sürpriz, özellikle bu filmdeki versiyonuyla zira ergenliğinin son demlerinde bir Supergirl'le karşılaşıyoruz filmin başında. Annesinin göz bebeği ve gezegeninde parlak bir geleceği olan biriyken bir anda gezegenini yok olmuş, kendisini de Dünya'da kuzeni Superman'in yanında takılır bulan Kara Zor-El, haliyle bu duruma adapte olmakta bir hayli güçlük çekiyor, başta Batman gelmek üzere dünyadakiler de ona. Kuzeninin cebelleştiğini gören Superman onu 31.yy Dünyasına ışınlayıp Legion akademisine kaydettirmeye karar veriyor. Gerek teknolojisi ile Kripton'u andırması, gerekse de kendi akranı insanlarla takılmanın cazibesi ile birlikte yeni ortamını anında benimsiyor Kara. Ta ki öğrenciler arasında gerçek kötülerden biri olarak bildiği Brainiac'in uzak akrabalarından biri olan Brainiac Jr.'ın da yer aldığını görene dek. O zaman Kara'da ipler kopuyor ve ilk günden itibaren didişiyorlar. Fakat çok geçmeden anlıyor ki Brainiac'a karşı Kara nasıl davranıyorsa diğer öğrenciler de aynı şekilde davranıyorlar ve kendisi nasıl 21.yy dünyasında pek istenmeyen bir karakterse o da burada aynı pozisyonda. Zaten çok geçmeden yaklaşmakta olan asıl tehlikenin Brainiac olmadığını da görüyoruz Kara ile birlikte.