Cuma, Ekim 27, 2023

Saw IV (2007) - Darren Lynn Bousman

Yaklaşmakta olan ve gösterime girdiği ABD'de bir 10 uncu film için gayet iyi eleştiriler alan "Saw X"e hazırlık olsun diye eski filmlere tekrar göz atmayı elzem buldum ama nedense başlamak için Leigh Whannel'ın senaryoda yer almadığı ilk filmden başlamayı tercih ettim. "Saw 4" ile birlikte Project Greenlight filmi "Feast" ile isimlerini duyurmuş olan Marcus Dunstan ve Patrick Melton ikilisi yazarlık işini devralırken yönetmenliği de önce ilk 3 filmin sanat yönetmenliği de yapan David Hackl üstlenecekken son anda tekrar Darren Bousman'a dönülmüş. 


4 üncü filme gelindiği noktada Bousman demek Saw demek aslında, James Wan ve Leigh Whannel ikilisinden daha fazla seriye şekil verdiği söylenebilir çünkü. Wan'ın yönettiği ilk "Saw", "Se7en"ın açtığı yoldan gidip gore sinemaya biraz göz kırpsa da çok da içinde yüzmeyen bir gerilim filmiydi. Bousman'ın sazı eline almasıyla birlikte yerinde duramayan kurgu ve perdede akan kan revanın dozu bir hayli arttırıldı. "Saw 4"de Bousman öncekilerin gerisinde kalmamak için elinden geleni yapıyor


3 üncü filmin sonunda hakkın rahmetine kavuşan Jigsaw, yani John Kramer'ın otopsi sahnesi ile açılan film mide kaldırma noktasında bismillahı da çekmiş oluyor böylelikle. Bu sahne akabinde Kramer giderken arkasında bir miras bıraktığını öğreniyoruz ama bunun aslında tam olarak ne anlama geldiğini ancak finalde idrak edebiliyoruz tabii. Çok geçmeden Kramer ölmesine rağmen yeni bir oyjn kurulduğunu ve Kramer'ı yakalamakla görevli ekipteki siyahi polisin yeni kurban olduğunu öğreniyoruz. Günahı ne? Saplantılı olması. Bazen işleri oluruna bırakmayı öğrenebilmesi için bir fahişe, bir tecavüzcü ve bir adet kızını taciz eden baba ile ona göz yuman karısı üzerinden yapılan testleri geçmesi gerekiyor polisin. Eğer bunları 90 dakika içinde başarırsa önceki filmlerden tanıdığımız ve hala hayatta olduğunu öğrendiğimiz kankası Eric'i kurtarabilecek. 


Diğer taraftan Jigwaw'un Amanda dışında bir yardımcısı olması gerektiğine kanaat getiren FBI da Kramer'ın eski eşini sorguya alıyor bir ipucu yakalamak için. Bu sorgu esnasındaki flashbackler yoluyla Kramer'ı Jigsaw olmaya götüren olaylara dair daha net bir fikre sahip oluyoruz. Sorumlu FBI ajanı da Kramer'ın eski avukatının konuyla ilintili olduğuna dair bazı ipuçları ediniyor. FBI ajanı ile siyahi polisin yolları finalde aynı binada kesişiyor ama ayrı odalarda. Zenci polis Jigsaw'u dinlemeyip sabırsızlığı yüzünden Eric'in ölmesine sebep olurken ajanın da esasında polisi bulmak yerine üçüncü filmin kurbanı olan kızını arayan babayı bulduğunu ve öldürdüğünü görüyoruz. Tüm tezgahın arkasındaki esas ismin kim olduğunu da görüyoruz tabii ki.


Yeniden izlediğimde fark ettim ki seri içinde görece az sevdiğim filmlerden bir tanesi "Saw 4". Bir önceki film ile aynı zaman diliminde bir hikaye anlatmak zekice bir buluş olsa da konu birçok yeni ve farklı karakter üzerinden fazlaca dallanıp budaklanıyor. Burada ilk kez karşılaştığımız karakterler ile ilerideki filmlerde çok daha haşır neşir olup motivasyonlarına dair daha net bir fikir sahibi olsak da burada hepsi bir nebze havada kalıyor tabi, özellikle Jigsaw'un esas çırağının kimliği. "Saw" serisinin her yeni filmi mevcudiyetini bir önceki filmin döşediği temel üzerinden şekillendirdiği için episodik bir hüviyete bürünüyor haliyle, bu da bazı filmlerin izahının sonrakilere bırakılması demek oluyor ki 4 üncü filmin temel problemi bu.


Bunun dışında siyah polisin maruz kaldığı testlerle verilmek istenen ders arasındaki bağlantıyı o kadar da net kuramadım ben açıkçası. Ayrıca Eric'in maruz kaldığı muamele de artık sadistlik boyutlarına varmış burada. Zaten adam oğlum oğlum diye ortalarda gezindi durdu öncekilerde, üstüne bir de ayağını kırdı. Yetmezmiş gibi bu filmi de boynunda bir ipe asılı geçirmekle kalmayıp buz kütleleri arasında kafası ezilerek hikayesi bitiriyor. Ne kadar kötü bir polis olursa olsun, oğlunun derdine düşmüş bir baba neticede, insan üzülüyor ister istemez. O buz üzerine kurulu düzenek de biraz absürd. 

Düzenek demişken her Saw filminde insanın içini kaldıran bir iki setup olur ki yüzünüzü çevirmek zorunda hissedersiniz. Burada fahişenin kafatasını yüzen tuzak bir hayli o oldu benim için. Ağzı ve gözü dikilen kurbanlar da hakeza beni gerdi. Jigsaw'un flashbackinde gördüğümüz ilk kurbanı da bir hayli izlemesi zor bir sürece tabi kalmış. Her ne kadar zerre sempati duymasak da tecavüzcü şişkonun işkencesi de seyirciyi diken üstünde tutacak cinsten. Yukarıda bahsini ettiğim otopsi sahnesi de eklenince "Saw 3"den sonra en vahşi ikinci "Testere" filmi bu herhalde. Sanat ekibini ve yazar takımını bu noktada tebrik mi etsem Allah selamet versin mi desem bilemedim, ürkütücü derecede yaratıcı işler yapmışlar çünkü.


Son kertede senaryo hanesinde Dunstan ve Melton ikilisi Whannel'dan aldıkları bayrağı hakkıyla taşımayı becerseler de Bousman'ın yönetmenliği ve vahşet düzeyi biraz boğucu olabiliyor burada. C sınıfı oyuncu kadrosunun da durumu çok da iyileştimediği aşikar. Öte yandan tamamiyle de gömmeye insanın içi elvermiyor zira 4 üncü filmine bu kadar kafa patlatılan başka bir seri olduğunu da sanmıyorum.