Çarşamba, Haziran 14, 2023

Not Forgotten (2009) - Dror Soref


Texas'ın sınıra yakın kasabalarından birinde bankacılık yağan Jack Bishop (Simon Baker) güzelleri güzeli Paz Vega suretindeki eşi Amaya ve ilk evliliğinden olan kızı Toby (Chloe Grace Moretz) ile birlikte huzurlu bir yaşam sürmekte. Ta ki bir gün Toby kaçırılana kadar. Yerel polis tarafından başlatılan arama çalışmaları sonuç vermeyince bu sefer FBI devreye giriyor. Gel gör ki kızının bulunması için oraya toplananların dikkati çok geçmeden Jack'in üstüne yoğunlaşıyor zira ne ilk karısının nasıl öldüğüne dair etraflı bir bilgi sunabiliyor ne de neden kendisine dair 10 yıldan daha fazla geriye giden bir bilgiye ulaşılamadığının izahını yapabiliyor kendisi. Zaten ölen eşin resimlerinde Claire Forlani'yi görünce kadının hakikaten ölmüş olamayacağını anlıyoruz zira Forlani gibi iyi kötü belli başlı isim yapmış bir aktrisin sadece resimlerde gözükmekle kalacağı bir projede yer almayacağını az buçuk tahmin ediyoruz.


Kızını bulmaya çalışan baba öyküsü olarak başlayan film ikinci yarısından itibaren farklı sulara doğru yelken açmaya başlıyor. (SPOILER!!!) Öğreniyoruz ki Jack'in esas ismi Roberto'ymuş ve esasen Oklahoma doğumlu olsa da keş annesi onu bebekken Meksika'ya götürmüş. Anne çok geçmeden mefta olunca Roberto sokaklarda başının çaresine bakmak zorunda kalmış ve böylelikle Meksika mafyasının içinde Santa Muerte tarikatına teşne bir suikastçiye dönüşmüş. Ne zaman ki evlenip çocuk sahibi olmuş o zaman hayat tercihlerini sorgulamaya başlamış. Sorguladıklarının arasında evlilik tercihleri de varmış ve bir sabah kızını da alıp giderek karısı Katie'yi (Forlani) dımdızlak ortada bırakmış. Bankerlik kariyerine giden yol da böylelikle açılmış. Biz seyirci olarak bu bilgilere kademeli bir şekilde vakıf oldukça sinirli annenin kızın kaçırılmasından sorumlu olduğunu düşünmeye sevkediliyoruz. Hakeza Jack de böyle düşünüyor ki gidip eski karısını buluyor o yüzden. Fakat kadının bir şeyden haberi yok görünüşe bakılırsa ama Jack inanmayıp her ihtimale binaen ben bunu öldüreyim diyor.


İşler bundan sonra daha da çetrefilleniyor zira Toby'yi kaçıranın Amaya olduğunu öğreniyoruz. Amaya çocukken babasının Katie'ye kumar borcu varmış, ödeyemeyince de Katie babayı Jack'e öldürtmüş, Amaya'nın o günden sonra yaptığı intikam planı da Jack'le evlenmek üzerine olmuş. En azından babasının öldürüldüğü odada ikisini alevler içinde bırakıp gidene kadar biz öyle zannediyoruz. Fakat esas plan zaten ikisinin orada yanıp kül olması değilmiş. Amaya Jack'in Katie'yi öldürmesine vesile olmakla kalmadığı gibi Toby'ye de annesini öldüren esas kişinin öz babası olduğunu anlatmış, böylelikle kızın babasına içten içe bir nefret duyarak vakti geldiğinde intikamını alacağı bir kumpasın temellerini atmış böylelikle.


Jack'in geçmişine dair öğrendiklerimiz o noktaya kadar izlediklerimizi tekrar değerlendirmemize sebebiyet veriyor ve bu değerlendirme başladığı anda tutarsızlıkları farketmeniz çok zaman almıyor. Yani Meksika'daki suçlu geçmişinden kaçmaya çalışan bir adam neden sınırın dibindeki bir kasabada başlasın yeni hayatına, gider çok daha uzaklara yerleşir. Bundan daha kötüsü aralarında 5 yaş fark olan Paz Vega ile Simon Baker arasında en az bir 20-25 yıl yaş farkı olduğuna inanmamızı bekliyor film ki kurulan sürpriz sonun inandırıcılığını en çok baltalayan husus da bu oluyor esasında.


Tutarsızlıklarını bir kenara bırakabildiğinizde filmin cüretkarlığını takdir etmeniz olası. Beklemediğiniz yerlere götürüp o götürdüğü yerlerde de çalım atmaya çalışıyor film, elinden geldiğince beceriyor da. Gizemlerini yavaşça belli etmesinden mütevellit yer yer seyircisini sıkacak gibi olsa da izlerken işlerin çok da göründüğü gibi olmadığını anlamamız çok uzun sürmediği için merak duygumuzu diri tutmayı da başarıyor filmciler. Filmin başında bolca temaşa etme şansı yakaladığımız suratlarını gulyabani çarpmış gibi duran bir kısım kasaba ahalisinin olayı nedir tam anlam veremesek de gerçek ve Meksika'da gayet popüler bir tarikat olan Santa Muerte'ye dönük imajlar filme gotik ve tekinsiz bir hava katıyor. Zaten Jack'in kızının kaçırılmasında payı olduğuna inandığı bir adamı öldürdüğü sahnede görüleceği üzere kan ve vahşet noktasında elini de korkak alıştırmıyor film.


Simon Baker değişik bir aktör. Böyle ebleh bir suratı var gibi, sırf sarışın diye başrol almış herhalde diye düşünüyorsunuz ama gene de ufak nüanslarla dolu bir performans sergilemeyi başarıyor. Paz Vega kötü aksanının etkisini eşsiz güzelliği sayesinde perdelemeyi başarmış neyse ki. Chloe Grace Moretz de geleceği parlak bir oyuncu olacağının sinyallerini vermiş burdaki kısa performansı ile, -her ne kadar o sinyaller uzun vadede boşa çıkmış olsa da- yıldız ışığını görmek mümkün. Ben hiç duymamış olsam da daha ziyade çektiği müzik videoları ile tanındığını öğrendiğim yönetmenin 2015'de filmin finansmanını sağlama yöntemleri üzerinden dolandırıcılıkla yargılanıp akabinde aklanması gibi ilginç bir detaya da sahip olan "Not Forgotten" her bir karesinden göze batan düşük bütçesi ve içerdiği mantık hatalarına tahammül edilebildiği takdirde değişik bir seyir deneyimi vaad edebilir.

Pazar, Haziran 11, 2023

Özür Dilerim


İlk "Çok Güzel Hareketler Bunlar" ekibi içinde en komik skeçlerin arkasındaki isimler olmaları ile göze batan Zeynep Koçak ve İbrahim Büyükak 2016 yılında beraber yazıp rol aldıkları "Küçük Esnaf" ile sevimli bir filme imza atmışlar ama ortaklıklarının devamı gelmemişti ne yazık ki. Büyükak akabinde tekil olarak kaleme aldığı "Yol Arkadaşım" ve "Bayi Toplantısı" gibi işlerde etrafını yetenekli oyuncularla doldursa da aynı eğlence düzeyini yakalayamamıştı bir türlü. Yeni filmi "Özür Dilerim" de bu makus talihi değiştirememiş ne yazık ki. 


Şimdiye kadar saydığım tüm filmlerin yönetmenliğini yapmış Bedran Güzel'den bayrağı devralıp bu sefer kamera ardına kendi geçen Büyükak, yanına kankası Oğuzhan Koç'u da alıp "Yol Arkadaşım"ı  andıran bir yol filmine imza atmış gene, gerçi bunun yolculuk kısmı çok da fazla değil. Tam düğün arefesinde nişanlısından (Gizem Karaca) ayrılmakla kalmayıp kardeşi Koray'ın (Oğuzhan Koç) evlenme teklifini de berbat eden Erkin'in (İbrahim Büyükak), dedesinin para vaadi neticesinde kardeşi ve eski nişanlısı ile helalleşme amacıyla çıktığı yolculuğun hikayesini anlatan filmde işler hiç de Erkin'in umduğu gibi gitmiyor tabii ki. 
 

Genelde ebleh ya da saf kalpli karakterlere hayat veren Büyükak burada biraz daha köylü kurnazına yakın birini canladırıyor. Ondan aşağı kalır değil yanı olmayan Oğuzhan'ın karakterinin aşırı erotik bir evlilik hayatı yaşadığı kilolu eş ile "terminator" kayınpeder figürleri hikayeye renk katan özgün eklemeler olsalar da tam manası ile değerlendirilebildiklerini söylemek güç. İşin yolculuk kısmı fazla da sürmeyip hedef güzergaha tez zamanda ulaşılmasından mütevellit filmin ikinci yarısı eski nişanlısının yeni nişanlısı ile düğün yapmak üzere olduğu bir Ege şehrinde geçiyor. Burada tanıştığımız yeni karakterlerin filmin komedisine herhangi bir olumlu katkıları yok maalesef. 
 

Gizem Karaca Türk dizi sektörüne yetecek derecede bir oyunculuk düzeyine sahip olsa da kesinlikle bir komedi oyuncusu değil. İbrahim Büyükak'la zerre miktarda bir kimyasal uyuma da sahip değiller, o kadar ki filmde söyledikleri kardeş oldukları yönündeki yalan sevgili olmalarına nispetle daha inandırıcı geliyor. Neyse ki Gizem Karaca gerek yüz hatları, gerek ideal boyuttaki göğüsleri ve sütun bacaklarıyla "bakması" güzel bir yaratık Allah'tan. Ege sahillerinde geçen bir film sonuçta, daha fazla bikinili sahnelerde yer verilseymiş keşke kendisine, filme dair ağzımızda hoş bir tat kalırdı en azından. Neyse, ne bu kız, ne de bu kız çevresinde gelişen olaylar nezdinde güldürebilen bir yeri yok filmin. Hatta yok teknede birbirine sürtünerek kaşınma, yok birbiriyle dans etme gibi gereksiz gey göndermelerle dolu mizah yaratma çabaları acı verici hale geliyor bir noktadan sonra. Hele teknedeki suratına işeme sahnesi ile kına gecesine "renk" katan striptiz bölümlerini izledikten sonra "siz nerde yaşıyorsunuz bilader" derken buluyorsunuz kendinizi. Yani, olmamış sevgili seyirci, Gizem Karaca'nın bu film ekseninde çok da temaşa etme imkanı bulamadığımız taş vücudu bile filmi izlenebilir yapmaya yetmiyor.