Salı, Mart 17, 2020

Term Life (2016) - Peter Billingsley


Genelde canlandırdığı  komik karakterlerle  seyircinin zihninde yer etmiş  olsa da aslında Vince Vaughn kariyerinin başından beri farklı yönetmenlerle farklı janrlarda yer alan filmlerde boy göstermiş ilginç bir aktör. Doug Liman'ın "Swingers"ı ile başlayan kariyerini Spielberg'in "The Lost World:Jurassic Park", Gus Van Sant'in "Psycho" yeniden çevrimi ve Tarsem'in "The Cell"i ile devam ettiren aktör Todd Philips'in "Old School"u ile birlikte adı komediyle anılır bir isim olmuştu. Herhalde bir noktada bu durumdan sıkılmış olacak ki özellikle 2010'larin ikinci yarısıyla birlikte "True Detective"in ikinci sezonu, Mel Gibson'ın "Hacksaw Ridge"i ve Craig S.Zahler ile peşi sıra gerçekleştirdiği "Brawl In Cell Block 99" ve Dragged Across Concrete" gibi ilginç dramalarda karşımıza çıkmaya başladı tekrar. Yapımcısı olduğu "Term Life" bu sürecin ilk filmlerinde biri sayılabilir esasında ama film kimse varlığından haberdar olmadan görünüp kaybolduğu için pek farkeden olmadı muhtemelen.


Soygun planlayıp yaptığı planları işi yapacak hırsızlara emanet etmekten müteşekkil bir hırsızlık müteahhitliği kariyerine sahip olan Nick Barrow'un (Vaughn )son işinde planı teslim ettiği ekip soygunun akabinde birileri tarafından temizlenince kendini bir yığın belanın içinde buluyor ister istemez. Soygun ekibindekilerden  birinin babası olan cartel patronunun oğlunun ölümüne sebep olanların peşine düştüğünü duyan Nick ortadan kaybolmaya hazırlanır ama bir sorun vardır. O zamana kadar başı tehlikeye girmesin diye hep uzaktan gözledigi ve hayatına girmekten özenle kaçındığı kızı Cate'i (Hailee Steinfeld) de kaçarken yanında  götürmek zorundadır.


Aynı zamanda senaryo hanesinde de adı geçen A.J.Lieberman isimli bir şahsın yazdığı adını hiç duymadığım bir grafik romandan uyarlanmış "Term Life". Filmin adı niye "Term Life" onu da hiç anlamış değilim. Yönetmen koltuğunda yer alan aktörlükten gelme Peter Billingsley aynı zamanda Vince Vaughn'un cocukluk arkadasiymis.Yönetmenin ilk filmi "Couples Retreat"de de gene bu filmde de yer alan Jon Favreau ile birlikte beraber çalışmış olan ikili aralarında Bill Paxton, Shea Whigham, Terence Howard, Jonathan Banks, Jordi Molla ve Daniel Bernhardt'ın da aralarında bulunduğu şık bir oyuncu kadrosu toplamayı başarmışlar filmleri için. İlk başta Universal tarafından finanse edilecekken fişi  çekilen film sonradan tekrar hayata dönmüş olsa da bunun daha düşük bir bütçeyle  mümkün olduğu  yapımın her halinden belli oluyor. Senaryo hiçbir şekilde özgün olarak adlandırmaya müsait olmasa da gene de suç dünyası ve yozlaşmış polislerin içiçe geçtiği bir fonda birbirleriyle vakit geçirmek durumunda kalıp kaybettikleri zamanı az da olsa telafi etme fırsatı bulan bir baba ile kızın öyküsünü elinden geldiğince anlatmayı başarıyor. Bu ikilinin arasındaki ilişkin seyri biraz dağınık ve yalapşap aktarılıyor olsa da özellikle Steinfeld'ın gayretleri sayesinde umursadığımız karakterler haline geliyorlar hikaye ilerledikçe. Nick'in kızını soygunculuğun incelikleri noktasında eğittiği bölümler iyi yazılmış ve eğlenceli kısımlar. Öte yandan daha ilk kareden başlayan ve her daim tembel bir hikaye anlatıcılığının alameti farikası olan dış ses kullanımının yanı sıra Vaughn'un filmde dalga geçildiği bir sahne bile koymalarına rağmen nedense düzeltmeyi hiç düşünmedikleri aşikar olan akıllara zarar saç tıraşı filmin seyir zevkini belli ölçüde baltalıyor. Hiç bir noktasında vasatın çok üstüne çıkamasa da vasat da olmayan çerez mahiyetinde bir yapım.


Pazartesi, Mart 16, 2020

Focus (2015) - Glenn Ficarra & John Requa


İlk başlarda Emma Stone ve Ryan Gosling'in başrollerini paylaşacağı bir işmiş "Focus". İkisi birden projeyi terkedince bu sefer Ben Affleck'le Kristen Stewart ayarlanmış ama Affleck sonradan diğer projeriyle çakıştığı için çekilmiş. Onun yerine Will Smith projeye dahil olunca bu sefer de Stewart ayrılmış. Bunun sebebinin Stewart ile Smith arasındaki yaş farkından ileri geldiğini öne sürenler olmuştu zamanında. İşin ilginç olan yanı ise Stewart ile nihai olarak filmde rol alan Margot Robbie'nin aynı yaşta olmaları ve kimsenin film gösterime girdiğinde Smith ile ikisi arasındaki yaş farkından dem vurmaması. Aynı zamanda Emma Watson ile de yaşıt Robbie ve muhtemelen Will Smith'in Emma Watson'la romantikleştiği bir film yapılacak olsa gene benzer sesler yükselebilirdi. Hal böyle olunca insan düşünmeden edemiyor; Margot Robbie mi yaşından çok büyük gösteriyor ya da diğer ikisini çocukluğundan beri izlediğimiz için büyüdüklerini idrak etmekte zorlanıyor mu izleyici?


Yazar-yönetmenler Glenn Ficarra ve John Requa yazdıkları "Bad Santa" (2003-Terry Zwigoff) ve "Bad News Bears"(2005-Richard Linklater) gibi filmlerle tanınıp sonradan yönetmenliğe geçiş yapmış isimler. Özellikle yönettikleri ikinci film olan "Crazy, Stupid, Love" ile son 10 yılın, belki de tüm zamanların en iyi romantik komedilerinden birine imza atan ikili, o filmin senaryosunu yazan Dan Fogelman'ın yaratıcısı olduğu "This Is Us" dizisinin yapımcılığını da üstlenerek gene son yılların en başarılı televizyon dizilerinden birini ortaya çıkardılar.


"Focus"a dönecek olursak aynı ölçüde bir başarıdan söz etmek biraz güç. Nicky (Will Smith) isimli tecrübeli bir dolandırıcıyı merkezine alan film Nicky'ye numara çekmeye çalışırken avlanan Jess'in (Margot Robbie) Nicky tarafından himayesine alınmasıyla başlıyor. Zamanla Jess'e ilgi duymaya başladığını farkeden Nicky, mesleği itibariyle sakıncalı olduğuna kanaat getirip Jess ile yollarını ayırıyor. Aradan 3 yıl geçtikten sonra rakibi kendisini kiralayan zengin bir işadamının yanında tekrar Jess ile karşılaşan Nicky bu sefer ondan uzak kalamıyor vs.


Xavier Pérez Grobet'in görüntü yönetmenliğini yaptığı film tamamı Apple'ın kurgu programı olan Final Cut Pro X'te kurgulanan ilk büyük bütçeli Hollywood filmi olma özelliğini de taşıyor. Robbie de bir röportajında film çekimler sürerken aynı zamanda kurgusunun da yapıldığını belirtmiş. Filmin efektif bir biçimde hayata geçirilmiş olmasının hikayeye çok da katkısı yok tabii. Bir dolandırıcı öyküsü anlattığını göze sokmak pahasına izleyicisine sürekli çalım atma peşinde olan film, eğlendirici ya da romantik olma konusunda aynı ölçüde bir çaba göstermiyor. Smith'in ciddi takıldığı filmlerde çok kasıntı bir görüntü verdiğini çok önceden farketmiş biri olarak bu filmdeki performansının göz tırmaladığını ve Robbie ile olabilecek olası bir kimyasal çekimi de efektif biçimde baltaladığını belirtmek gerek. Öte yandan Robbie kendisine verilenle yapılabileceğinin en iyisini yapmakla kalmayıp bir tık daha ileri götüren oyunculuğu ile niye aniden bir yıldız haline geldiğini ele güne gösteriyor bir kez daha. Keşke bu çabaları daha iyi işlenip üzerinden düşünülmüş projelerde kullanılsa da heba olmasa. Velhasılı, Robbie için şans verilmesi mümkün olmakla birlikte ötesinde bir şey de vaat etmeyen bir çalışma, yönetmenlerinin kalibresi düşünüldüğünde de bir hayal kırıklığı.

Pazar, Mart 15, 2020

Kick-Ass 2: The Game (2014)


Zaten kötü olan ilk oyunu oynadığımın üzerinden yıllar geçmiş, ikinci film için de yeni bir oyun yaptıklarından yeni haberim oldu. Boşuna da değilmiş cehaletim, duymaz olaydım.


Oynanış çok basit, en olumsuz anlamda basit. Kick ass olarak oynuyorsunuz ve elinizdeki batonları ve tekmelerinizi kullanarak rakibinizi pataklamanın yanı sıra gelen saldırıları da karşılık verebiliyorsunuz. Başka da söylenecek bir şey yok, tüm oyun boyunca bununla devam ediyorsunuz. İlerledikçe yeni bir silaha ya da yeni bir komboya sahip olmak diye bir şey yok. Başta bir nebze eğlenmek mümkün olsa da çok kısa sürede aynı hareketler ve dövüşler bayıcı hale geliyor. Dövüşler yavaş ve rakipler size olması gerektiği ölçüde zorluk çıkartacak bir mücadele sergilemeden telef olup gidiyorlar. Bir de final hareketlerdeki animasyonları atlayabilmemize izin vermiyor oyun, o yüzden ikide Kick-ass'in birinin kolunu bacağını kırmasını yavaş çekimde izlerken buluyoruz kendimizi. İlk birkaç sefer ilgi çekici olsa da bir süre sonra bayıyor. Bir başka anlamadığım nokta da niçin Hit-Girl olarak oynayamadığımız, yanlış hatırlamıyorsam ilk oyunda mümkündü çünkü bu. Yapay zeka tarafından kontrol edilerek yanımızda yer alsaydı bile en azından bir çeşitlilik katabilirdi.


Kamera açısı oyundaki en büyük rakiplerinizden biri zira birkaç saniyede bir görüş açınızı doğrultmak için kamerayla uğraşır buluyorsunuz kendinizi. Batonlarla tekmeleriniz düzgün bir kombo halinde kullanmadığınız takdirde çok da kayda değer bir ziyana yol açamıyorsunuz karşı tarafta, haliyle oyun gereksiz uzuyor. Zaten leveller içinde save yapma olanağı da verilmemiş, hasbelkader ölürseniz bölüme en başından başlamanız icap ediyor. 


Chloe Moretz bu oyunda seslendirme yapmış gibi görünüyor resmi kayıtlarda ama hiç benzetemedim ben. Filmin kadrosundan başka bir isim de yok, yerlerini alanlar da çok kifayetsiz. Velhasılı vakit kaybı,başka bir şey değil.