Çarşamba, Mart 13, 2024

Wrongfully Accused (1998) - Pat Proft


"Airplane" sonrasında Leslie Nielsen ile parodi filmleri birbirleri ile özdeşleşmişlerdi bir 10-15 yıl boyunca. 2000'lerle birlikte bu tarz filmlerin popülerliği gibi birlikte zaten halihazırda yaşlı olan aktörün kariyeri de nihayetine erdi. ZAZ ekibi ile çalıştığı "Naked Gun", "Hot Shots!" ve "Scary Movie" filmlerinin yanı sıra ilk "Polis Akademisi" filminin de senaristlerinden biri olan Pat Proft'un ilk ve tek yönetmenlik denemesi "Wrongfully Accused" da aktörün başrolde yer aldığı son film.


1993 tarihli "The Fugitive"i temel alan bir aksiyon komedisi yapma yoluna giden Proft bugünlerde Paul W.S.Anderson filmlerinin kadrolu görüntü yönetmeni olarak bilinen Glen MacPherson'ı yanına alıp işin aksiyon kısmında 90'lara yaraşır bir yetkinlik gösterirken komedi kısmında aynı başarıyı gösterememiş. Bu tarz bir komedinin çapını aşan patlamalar ve kovalamacaların arasına serpiştirilen birçok gönderme modern izleyiciye hitap etme özelliği taşımamasının yanında çok da zekice ya da güldüren mahiyette değiller maalesef. Senaryo da zaten gereksiz derecede karmaşık ve takip etmesi zor. 80'ler ve 90'ları faal bir şekilde geçirdikten sonra bu filmle birlikte Proft'un çalışmalarının seyrelmesine şaşırmamak lazım. Gene de trenden kaçış sahnesi gibi akılda kalıcı bazı bölümler yok değil ama çok azlar. Cinsel göndermeli sahneler mesela, daha fazla olsalarmış keşke. Gerçi artık yaşını başını almış bir Kelly LeBrock çok da ilgi çekici değildi ama Melinda McGraw'lu daha fazla sahne izlemeye hayır demezdim açıkçası.

Salı, Mart 12, 2024

Ricky Stanicky


Amerikan güreşi takip eden biri olmadığım için John Cena kişisi ile aşinalığım da filmler yoluyla oldu. Wikipedia'ya bakınca 2008'den beri bu işlerin içinde olduğu görülüyor ama 2018'de başrolünde yer aldığı "Blockers" ve "Bumblebee"ye kadar çok kayda değer bir şey de yapmamış ki benim kendisi ile tanışıklığım da bu iki filmle olmuştu zati. Ondan beri bir iki yerde daha karşıma çıksa da bende pek olumlu bir intiba bırakamadı açıkçası, o yüzden normalde bu filme şans vermeyi düşünmüyordum ama bakalım kamera arkasında Peter Farrelly olunca ne değişecek diye merak edip oturdum karşısına. 


Fena bir çıkış noktası yok aslında filmin. 3 küçük velet kendileri bir nane yediklerinde suçu atmak için Ricky Stanicky adını verdikleri bir hayali karakter yaratıyorlar ve her ne hikmetse bir şekilde bu yalan tutuyor. Onlar da yetişkinlikleri süresince de sıkıştıkları yerlerde bu karakterin arkasına sığınarak istedikleri şeyi yapıp yapmak istemedikleri şeylerden kaçınma yoluna gidiyorlar. Tabii bir yere kadar sürüyor bu ve ailelerinin karşısına kanlı canlı bir Ricky ile çıkmaları gereken bir noktada buluyorlar kendilerini ve akıllarına Las Vegas'taki kaçamak bir haftasonunda tanıştıkları bir aktör müsveddesini kiralamak geliyor. 


Kardeşi Bobby ile "Dumb&Dumber 2"den bu yana ayrı çalışan Peter, "Green Book" ile beklenmedik bir başarı sağlayınca akabinde gene Zac Efron'la çalıştığı "The Greatest Beer Run Ever"ı çekmiş ve dikiş tutturduğu bu dramedi kulvarından kaptırıp gidecekmiş gibi bir izlenim vermişti bir süre ama döndü dolaştı gene sulu komedilerde buldu kendini görüldüğü üzere. Buldu bulmasına ama her ne kadar geneli itibariyle fena vakit geçirtmeyen bir film olsa da hiçbir noktada da bir Farrelly filminden beklenecek bir komedi düzeyine de ulaşamıyor "Ricky Stanicky". Haşarı bir mizah anlayışıyla nam salmış yönetmen burada kendisini sadece çük şakaları ile sınırlı tutmayı tercih etmiş. Zamanında cücesinden yürüme özürlüsüne hiç kimseyi esirgemediği komedi anlayışının kefareti mahiyetinde olsa gerek cüce ve özürlü aktörlere göstermelik figüratif roller vermeyi de ihmal etmemiş. Eşcinsellik muhabbetlerinin de belli ölçüde mevcut olduğu göz önüne alınınca woke zamanların yaman cenderesinden kendisini sıyıramadığı anlaşılıyor Farrelly'gillerden Peter'ın. Eski işlerinin hayranı bir insan olarak hayal kırıklığına uğramadım desem yalan olur. Samimiyetsiz durmasının yanı sıra komik de olamıyor çünkü filmi.


John Cena'nın role kendini yüzde yüz verdiği aşikar olsa da gene de kendisini çok eğlenceli bulamadığımı söylemem lazım. Esasında fena bir komedi oyuncusu olmayan Zac Efron saz bütünüyle Cena'nın eline verildiği için burada biraz fazla düz adam sami pozisyonuna düşmüş, karakterine de sulu sepken bir komedi için gereksiz duran bir bir drama faktörü yüklenmesi de cabası. Üçlünün diğer iki elemanını ilk kez burada gördüm, her ne kadar siyahi olan bir noktaya kadar idare eder olsa da turuncu renki arkadaşı hiç eğlenceli bulamadım açıkçası, çoğu komik diyaloğu da ona kösmüşler sanki seyirciyi güldürebiliyormuş gibi. Neyse ki elemanların eşlerin oynayan Lex Scott Davis ve Anja Savcic hoş hatunlardı da biraz gözümüz gönlümüz açıldı, her ne kadar olmaları gerekenden çok daha arka planda kalmış olsalar da. Velhasılı, dönüşün böyle mi olacaktı Peter Farrelly diyor, konuyu kapatıyorum.