80'ler ve
90'larda "Fast Times at Ridgemont High" gibi senaryosuna katkıda bulunduğu ya da yönetmenliğini yaptığı filmlerle
belli bir hayran kitlesi oluşturmuş olsa da kariyerinin "Almost
Famous"dan sonrası döneminde çok da ses getiren işlere imza attığını
söylemek güç Cameron Crowe'un. bu söylediklerime
uygun bir şekilde çok fazla iz bırakmadan çekilip giden ama başarısız demeye de
insanın dilinin varmadığı küçük ve kendi çapında sevimli bir film.
Karısı ölünce boşluğa düşen 2 çocuklu dul Benjamin'in (Matt Damon) kendisi ve ailesinin hayatına yeni bir yön katması amacıyla bir hayvanat bahçesini devralmasını anlatıyor "We Bought a Zoo" (Filmin uyarlandığı anı kitabının yazarı olan gerçek Benjamin esasında bir İngilizmiş ve hayvanat bahçesini satın aldığında eşi de sağmış ama tabii işin içine dramatizasyonun gerekleri ve bunun bir Hollywood filmi olduğu gerçeği girince bu unsurlar değiştirilmiş). 7 yaşındaki kızı Rosie (son derece sevimli bir Maggie Elizabeth Jones) bu durumdan bir hayli memnun oluyor ama halihazırda gergin bir ilişki içinde olduğu ergen oğlu Dylan (Colin Ford) isyanlarda ki çocuk annesinin
ölümüyle halen boğuşmakta, kendini gitikçe daha gotikleşen resimlerine vermiş. Neyse ki hayvanat bahçesinin en yetkili kişisi olan Kelly'nin (Scarlett Johannson) yeğeni Lily (Elle Fanning) ile tanışıyor da hayatına biraz renk geliyor. Babası da
Kelly ile yakınlaşmaya başlıyor tabii. Öte yandan hayvanat bahçesinin teftişi atlatıp tekrar faaliyete geçmesi için gerekli olan meblağ Ben'in belini büküyor ve ne derece akıllıca bir karar aldığı üzerine kafa yorarken beklenmedik yerden gelen bir yardım onu başka ikilemlere sürüklüyor vesaire vesaire...
Gidişatı itibariyle nereye gitmesini bekliyorsanız oraya giden ve insanı zerre şaşırtmayan bir öykü burada anlatılan ama bir şekilde insanın hatrında yer etmeyi başaran sıcak bir yanı da var. Karakterler özdeşleşmesi kolay, sempatik tipler hep.
Zaten sevilen birinin ölümüyle cebelleşen bir aileye ister istemez ısınıyorsunuz seyirci olarak. Matt Damon, Scarlett Johannson, Colin Ford ve Elle Fanning'in yanı sıra amca rolündeki Thomas Haden Church, azılı müfettişi canlandıran John Michael Higgins başta gelmek üzere yan rolleri canlandıran oyuncu kadrosu da bu basit ama sevimli hikayeyi izlenebilir kılma noktasında çok etkililer. İlk başta da belirttiğim gibi, nerden baksan sıradanlık vaad ediyor olsa da bir şekilde insanın zihninde yer etmeyi başaran, küçük çerezlik bir yapım.
80'ler ve
90'larda "Fast Times at Ridgemont High" gibi senaryosuna katkıda bulunduğu ya da yönetmenliğini yaptığı filmlerle
belli bir hayran kitlesi oluşturmuş olsa da kariyerinin "Almost
Famous"dan sonrası döneminde çok da ses getiren işlere imza attığını
söylemek güç Cameron Crowe'un. bu söylediklerime
uygun bir şekilde çok fazla iz bırakmadan çekilip giden ama başarısız demeye de
insanın dilinin varmadığı küçük ve kendi çapında sevimli bir film.
Karısı ölünce boşluğa düşen 2 çocuklu dul Benjamin'in (Matt Damon) kendisi ve ailesinin hayatına yeni bir yön katması amacıyla bir hayvanat bahçesini devralmasını anlatıyor "We Bought a Zoo" (Filmin uyarlandığı anı kitabının yazarı olan gerçek Benjamin esasında bir İngilizmiş ve hayvanat bahçesini satın aldığında eşi de sağmış ama tabii işin içine dramatizasyonun gerekleri ve bunun bir Hollywood filmi olduğu gerçeği girince bu unsurlar değiştirilmiş). 7 yaşındaki kızı Rosie (son derece sevimli bir Maggie Elizabeth Jones) bu durumdan bir hayli memnun oluyor ama halihazırda gergin bir ilişki içinde olduğu ergen oğlu Dylan (Colin Ford) isyanlarda ki çocuk annesinin 
ölümüyle halen boğuşmakta, kendini gitikçe daha gotikleşen resimlerine vermiş. Neyse ki hayvanat bahçesinin en yetkili kişisi olan Kelly'nin (Scarlett Johannson) yeğeni Lily (Elle Fanning) ile tanışıyor da hayatına biraz renk geliyor. Babası da 
Kelly ile yakınlaşmaya başlıyor tabii. Öte yandan hayvanat bahçesinin teftişi atlatıp tekrar faaliyete geçmesi için gerekli olan meblağ Ben'in belini büküyor ve ne derece akıllıca bir karar aldığı üzerine kafa yorarken beklenmedik yerden gelen bir yardım onu başka ikilemlere sürüklüyor vesaire vesaire...
Gidişatı itibariyle nereye gitmesini bekliyorsanız oraya giden ve insanı zerre şaşırtmayan bir öykü burada anlatılan ama bir şekilde insanın hatrında yer etmeyi başaran sıcak bir yanı da var. Karakterler özdeşleşmesi kolay, sempatik tipler hep.
Zaten sevilen birinin ölümüyle cebelleşen bir aileye ister istemez ısınıyorsunuz seyirci olarak. Matt Damon, Scarlett Johannson, Colin Ford ve Elle Fanning'in yanı sıra amca rolündeki Thomas Haden Church, azılı müfettişi canlandıran John Michael Higgins başta gelmek üzere yan rolleri canlandıran oyuncu kadrosu da bu basit ama sevimli hikayeyi izlenebilir kılma noktasında çok etkililer. İlk başta da belirttiğim gibi, nerden baksan sıradanlık vaad ediyor olsa da bir şekilde insanın zihninde yer etmeyi başaran, küçük çerezlik bir yapım.