Cumartesi, Ocak 01, 2011

2010'un en iyi albümü: Drowning Pool


2010 sevdiğimiz grupların yeni albümlerini dinleyebilme açısından verimli bir yıl oldu. Bunların bi kısmı orta düzeyde başarılı (Rob Zombie-Hellbilly Deluxe 2, Apocalyptica-7th Symphony, Linkin Park-A Thousand Suns) iken bazıları düpedüz kötüydü ve grupların kendilerini tekrar etmelerinden ibaretti (Disturbed-Asylum, Anathema-We're Here Because We are Here). Drowning Pool'un kendi adlarını verdikleri 4.albümleri ise bu yığın içinde bariz olarak parlıyordu.

Baterist Mike Luce, gitarist C.J.Pierce ve basçı Stevie Benton tarafından kurulan grup bugüne kadar birçok badire atlattı aslında. İlk vokalistleri Dave Williams 2002 yılında Ozzfest turnesi esnasında kalp rahatsızlığı neticesinde vefat etti. Williams'ın vokalinde yer aldığı Sinner albümüyle piyasaya sağlam bir giriş yapmışlardı halbuki. Benim de favori albümlerim arasında yer alan Sinner'ın başarısında Williams'ın güçlü vokalinin etkisi büyüktü. Bu olay sonrasında Jason Jones'la yoluna devam eden grup, ikinci albümleri Desentisized'ı 2004 yılında piyasaya sürdü. Birçoklarınca Sinner nispet alındığında başarısız bulunsa da  o kadar kötü değildi aslında. Grubun dertleri burda da bitmedi ve Jason Jones parasını alamadığı gerekçesiyle gruptan ayrıldı. Bunun üzerine Soil'in solisti Ryan McCombs'un Jones'un yerini almasına karar verildi ama bu sefer de McCombs'un apartopar Soil'i bırakarak grubu turne,albüm vs. noktalarda zor durumda bırakması üzerine, Drowning Pool'un daha önce beraber sahne almışlığı vaki bu grupla arası açıldı. McCombs'un vokalistliğinde 2007 yılında çıkarılan Full Circle da öncülüyle aynı yönde tepkiler aldı, ki gene benim nezdimde başarısız bi çalışma değildi. Bir iki yıl önce de bi konser albümü çıkaran Drowning Pool şimdilik McCombs'la aradığı istikrarı bulmuş gibi görünüyor.


Nisan ayında piyasaya sürülen 11 parçadan müteşekkil Drownin Pool isimli albüm, bu istikrarın bi göstergesi olarak görülebilir. Grubun solist bazında ortaya çıkan sorunlardan ötürü müzikal olarak belli bir tarz tutturamamaları, en büyük handikapları olarak görülürdü, bu albümde kanımca bu aşılmış ki başlarda tarzına çok ısınamasam da sonradan Soil günlerinden kalma parçalara da kulak verince McCombs'un vokalini gayet başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Kendisinin albümün hazırlanma aşamasında hem eşinden boşanmasının hem de babasını kaybetmesinin, albümün tonuna büyük etkisi olduğu söyleniyor. Promosyon olarak piyasaya sürülen singlelar Turn So Cold ve Feel Like I Do, aslında albümün zayıf halkalarından, o kadar iyi parça içinde niye bu ikisinde karar kılındı anlamadım. Bunların yerine, genel olarak web aleminde Horns Up tavsiye edilse de ben aslında ondan çok daha iyi bi parça olan Let The Sin Begin'i tercih ederdim. Albümün bana göre en baba şarkısı More Than Worthless, aynı zamanda grubun bu güne kadar yaptığı en iyi parçalardan biri. İkinci sırayı açık ara All About Me'ye vermek lazım. Sonra sırasıyla Let The Sin Begin, Regret, Horns Up ve King Zero inci taneleri olarak göze çarpıyor, Children of the Gun da vasatın üstünde bir şarkı.

Bi önceki albümlerine göre daha başarılı bi satış grafiği çizen albüm ortalama bi başarı olarak görüldü genel olarak. Fakat benim için hem Drowning Pool'un Sinner'dan beri yaptığı en iyi çalışma, hem de uzun süredir büyük çoğunluğunu keyifle dinlediğim nadir albümlerden biri. Umuyoruz bundan sonra bu çizgiyi koruyup fazla da arayı açmadan yeni şarkılarla karşımıza çıkarlar.