Eski bir Amerikan Donanması mensubu olan David Ayer bir süper kahraman filmini emanet etmek için ilginç bir seçim. "Dark Blue", "S.W.A.T" ve en önemlisi "Training Day" gibi filmlerin senaryosunu yazmasıyla sektörde tanınır hale gelen Ayer 2005 tarihli "Harsh Times" ile başlayan yönetmenlik kariyerinde şu ana kadar 7 filme imza atmış durumda. Bir savaş filmi olan "Fury" dışında bunların çoğunu temiz ve kirli polislerle vahşi suçluların cirit attığı realist ve sert polis dramaları oluşturuyor. Geçen yıl Netflix'te yayınlanan son filmi "Bright" bile içinde orklar ve elflerin olduğu bir buddy cop filmiydi. Dolayısıyla bir DC filmini yönetmesi için ilk akla gelebilecek ve gelmesi gereken isimlerden biri değil bence. Öte yandan "Suicide Squad"ın DC'nin kötü adam kategorisinden karakterlerini alıp kahramanlaştıran bir materyal olmasından yola çıkarak Ayer'in bu ekip üzerine film yapabilecek en uygun isim olduğunu düşünmüş de olabilir yapımcı tayfası.
Fakat şöyle bir durum var ki, Ayer iyi bir yönetmen değil. Suç dünyasına ve karanlık polislere dair belli bir hikaye anlatma yeteneği var, belli ki o dünyadan birçok insanı tanıyor, senaryolarında ve yönettiği filmlerde bundan ileri gelen bir otantikliğe ve realizme rastlamak mümkün. Fakat görsel olarak kendisini benzerlerinden ayırabilecek hiç bir özgünlüğü yok; yazdığı karakterlerin çoğu ne sevmenin ne de özdeşlemenin çok kolay olduğu tipler değil; diyalog yazımı yer yer rezalet düzeyini buluyor ve özellikle son filmlerini baz alırsak realist bir hikaye anlatmanın yolunun şiddete odaklanmaktan ya da parçalanmış bedenler üzerinde uzun uzun gezinmekten geçtiğine inanıyormuş gibi bir hali var.
Olayın bir de stüdyo boyutu var tabii. Warner Bros.'un Chris Nolan'la başlayıp Zack Snyder ile devam eden bir "ciddi çizgi roman filmleri"ne imza atma sevdası "Batman vs Superman"in tefe konulmasıyla ciddi sekteye uğramış, o noktaya kadar "Suicide Squad" için ideal bir isim olarak görülen David Ayer de bir anda cazibesini kaybetmişti. İşin kötü yanı iki filmin gösterim tarihleri birbirine çok yakındı ve Ayer'in filmini elden geçirmek çok kısıtlı bir zaman vardı. Günümüz popüler sinemasının problemlerinden biri de bu; yıl sonu bonuslarından feragat etmek istemeyen Wall Street müdavimi stüdyo patronları filmin kreatif ihtiyaçlarını yok sayarak bir gösterim tarihi seçip Allah'ın kelamıymış gibi zerre kıpırdatmıyorlar. Ayer zaten filmi seçilen tarihe yetiştirmek için senaryoyu 6 haftada yazmak durumunda kaldığını ifade etmişti ve "BVS" sonrası bu halihazırda zaten aceleye getirilmiş hikaye daha da apar topar biçimde hafifleştirilmeye ve "komik"leştirilmeye çalışıldı. Sonuç ise ne idüğü belirsiz bir ucube oldu.
Cara Delevingne tarafından canlandırılan Enchantress isimli karakterin bir şehrin sakinlerini canavara çevirip cehennemden kardeşini çağırması üzerine kurulu bir hikayesi var "Suicide Squad"ın, orjinallik had safhada! İstihbarat şefi Amanda Waller (Viola Davis) da olayı halletmesi için hepsi Belle Reve hapishanesinde yatmakta olan Deadshot (Will Smith) ve Harley Quinn'in (Margot Robbie) başını çektiği bir grup mahkumla "Task Force X"i oluşturuyor, başlarına da albay Rick Flag'i (Joel Kinnaman) dikip yolluyor şehre. Malum, mahkumlar kaçmaya yeltenirlerse kafalarına yerleştirilmiş bir çip beyinlerini patlatacak. Ha bir de Joker (Jared Leto) var iki de bir hikayeye kafasını sokup çıkaran, Harley'nin eski yavuklusu. Joker-Harley ilişkisi, Waller'ın pislik bir karakter olması, takımın günahlarınının kefaretini şehri kurtararak ödemeye çalışmaları vs. derken akla gelebilecek en klişe final bölümüyle de nihayete eriyor film de hepimiz rahatlıyoruz Allahtan. Bu bütçe ve imkanlarla bir film nasıl yapılmaz ele güne gösteriyor Warner Bros tayfası, Allah akıl fikir versin.