Cuma, Ekim 14, 2022

Köroğlu (1968) - Atıf Yılmaz

 Düşman geldi tabur tabur dizildi,
Alnımıza kara yazı yazıldı.
Tüfek icad oldu mertlik bozuldu
Gayri eğri kılıç kında paslanmalıdır.

Televizyonda birçok kereler izleyerek büyüdüğümüz filmlerden biri olan "Köroğlu", adını aldığı meselin ne ilk ne de tek uyarlaması aslında. Hatta çekildiği senenin 3 yıl öncesinde "Dağlar Kralı" adıyla yapılmış bir versiyon daha var, Mehmet Dinler'in yönetip başrollerinde Fikret Hakan ve Türkan Şoray'ın oynadığı. Ondan önce 1945 yılında çekilmiş bir "Köroğlu" da mevcutmuş hatta ama yapımcı Memduh Ün muhtemelen yeni yeni geçilen renkli filmle çekilen bir uyarlamanın ilgi çekeceğine eminmiş ki bu işe sıvanmış. 


Yağız at yetiştirmekteki hüneriyle tanınan Koca Yusuf, Bolu beyinin isteği üzere padişaha hediye edilecek nispette bir at arayışına girer ama bulduğu zayıf taydaki potansiyeli göremeyen Bolu Beyi, kendisiyle alay edildiğini düşünüp Yusuf'un gözlerine mil çektirir. Yusuf'un oğlu Ruşen Ali babasının intikamını almaya yemin eder ama babası intikamlarını buldukları atı yetiştirip bir küheylan haline getirerek yapacaklarını söyleyerek öncelikli olarak bu işe yoğunlaşmasını ister. Hakikaten çelimsiz tay Yusuf'un hüneri sayesinde benzersiz Kırat'a dönüşür ve artık Çamlıbel'de eşkıyalık yapmaya başlayıp Köroğlu adını alan Ali ile birlikte Bolu beyine kök söktürürler. 


Tacik, Özbek ve Türkmen versiyonları da bulunan destanın bu filmde anlatılan versiyonu daha ziyade Azeri ve Türk kökenli anladığım kadarıyla. Hatta destanın bir yerinde Hızır aleyhisselamın Yusuf'un rüyasında belirerek Yusuf'a Aras nehrinden su içmesini ve bu vesileyle ölümsüzlük kazanacağını söylemesiyle birlikte Yusuf ve Ali'nin yollara düştüğü ama Yusuf'un yolda vefat etmesi üzerine ırmağın hikmetinden habersiz olan Ali'nin Kırat'a ırmaktan su içirmesi ve böylelikle atın ölümsüz olduğu bir bölüm de mevcutmuş. Senarist Ayşe Şasa bu kısmı eklememeyi uygun bulmuş belli ki, onun yerine Bolu beyinin güzel kızkardeşi Hüsnübala hatunla Köroğlu arasında bir aşk hikayesi ekleyerek hikayeye ekstra bir boyut katmayı tercih etmiş. Filmden bir yıl önce piyasaya çıkan "Üç Anadolu Efsanesi"nde bu destana yer veren Yaşar Kemal, arkadaş olduğu Ayşe Şasa ve yönetmen Atıf Yılmaz'a ne kadar yardımcı oldu bilmiyorum ama filmde kullanılan destansı ve şiirsel Türkçe'yi düşününce belli bir paslaşmanın gerçekleştiği intibasına kapıldım ben. Aradan geçen 50 küsur yıl sonrasına filmi hala keyifle izlenebilir kılan unsurların başında keyifli diyalogları geliyor zaten. Birkaç ay önce hakkın rahmetine kavuşan Cüneyt Arkın'ın da bir yıl öncesinde çektiği "Malkoçoğlu" ile birlikte artık avantüre iyiden iyiye kaymaya başladığı zamanların bir örneği. Gerçi Atıf Yılmaz'ın bir röportajında söylediklerine bakılırsa bu filmde istediği kadar atlayıp zıplamasına izin vermeyip hünerlerini sergilemesinin önüne geçtiği düşüncesiyle Yılmaz'dan bir hayli şikayetçiymiş rahmetli, hatta bu sıkıntısını yapımcı Memduh Ün'e de iletmekten geri durmamış ama, o ben karışmam kendi aranızda halledin deyince son kertede yönetmenin düdüğü ötmüş anlaşılan.Yeşilçamın kaliteyi belli bir düzeyin altına düşürmemeye en azami özen gösteren isimlerinden biri olan Atıf Yılmaz'ın en az kendisi kadar deneyimli görüntü yönetmeni Gani Turanlı'nın usta çalışmasının da desteğiyle, Cüneyt Arkın, Fatma Girik, Hayati Hamzaoğlu, Reha Yurdakul, Hüseyin Baradan, Mümtaz Ener ve güzelliğinin baharında bir Aynur Akarsu'dan müteşekkil oyuncu kadrosuyla aradan geçen zamana kuvvetle direnen, yeşilçamın başarılı örneklerinden birisi "Köroğlu".