Amy (Christine Taylor, Ben Stiller'ın seksi zevcesi) geçmişinde yaşadığı bazı travmatik hadiseler olan bir öğretmen. Bu sorunlu karakterinden ötürü beraber yaşadığı erkek arkadaşı Nick'in evlenme teklifine bile "bi düşüneyim" tarzı cevap veriyor. Akşamına ikisi de arabada tartışırlarken başka bir arabaya çarpıyorlar. Nick'le diğer arabadaki iki kişiden birisi hastaneye
götürülüyor ama ne Amy'ye ne de diğer arabanın sürücüsüne hangi hastaneye
götürüldüğü söylenmiyor ilginç bir şekilde. Sevgilisini resmen kaybedişi yetmezmiş gibi Amy çevresindeki insanların durduk yere ürkünç yaratıklara dönüşmeye başladığı sanrılar görmeye de başlıyor. Gördüğü varlıkların okuldaki öğrencilerinden biri olan Melissa'nın (Chloe Moretz) defterine çizdiği yaratıkların resimlerine birebir benzediğini görünce Melissa'nın paranormal bir durumu olduğunu anlayıp yardım isteyen Amy, Nick'in yıllar önce yanıp kül olmuş St.Rosemary's hastanesine götürüldüğünü öğreniyor. Bu esnada Nick de porno yıldızı ile ürkünçlük abidesi arasında gidip gelen hemşire skalası
ve oda arkadaşlarının pıtır pıtır ortadan kaybolmalarından bacağı kırık bir şekilde getirildiği bu hastanenin normal bir yer olmadığını anlıyor çok geçmeden.
Gerek konsept gerekse de prodüksiyon niteliği ile benzeri DTV korku filmlerinden bir tık öne çıkmayı başarıyor "Room 6" -bu arada bu ismi de nerden vermişler anlamadım hiç, 6 numaralı bir oda falan görmedim çünkü-. Bir Uwe Boll filmi olan "House of The Dead"in senaryosu ile bilinen Mark Altman'ın o filmin ikincisini yönetmiş Mike Hurst ile tekrar bir araya geldiği yapım çapına nispetle başarılı sayılabilecek bir görüntü çalışmasına ve makyaj efektlerine sahip. "The Exorcism of Emily Rose"u izlemiş herkesin hatırlayabileceği yüz dönüşüm efektleri her daim etkili olsa da biraz gereğinden fazla kullanılmış. Az miktarda başvurulup "ben ne gördüm şimdi" hissiyatı oluşturulmaya çalışılsaymış çok daha etkili olabilirmiş. Zaten bu sahnelerin senaryoya yedirilişi de sorunlu, Amy kafayı mı sıyırıyor yoksa başka bir lanet falan mı söz konusu noktalarında aydınlatıcı olmaya yanaşmıyor film, finali itibariyle de biraz fazla yayık ve soyut bir nihayete sahip. Filmi yapanlar bir korku filminde görmek istedikleri ne varsa senaryoya yapıştırıp bütçeleri el verdiğince çekmeye çalışmışlar anlaşılan, ortaya çıkan yapım psikolojik gerilimden tut canavar filmine değin farklı farklı noktalara savruluyor diye çok da kafalarına takmamışlar. Gene de lanetli hastane konsepti 10 denemenin sekizinde etkili olabilecek bir tasarı ve film de her ne kadar gore konusunda elini biraz korkak alıştırsa da bunu mümkün olduğunca değerlendiriyor.
Christine Taylor ünlü eşinin yanı sıra güzelliği ile de bilinen bir aktris ama oyunculuğuyla bugüne kadar kimseyi büyülediğini duymadım, o yüzden kendisinden yana çok bir beklentim olmasa da filme dair çalışmayan unsurlardan birisi değil kendisi (çıplak lezbiyen hemşirelerin olduğu sahnede gözlerin onu da araması dışında tabi!). Ufak bir rolü olmasına rağmen ürkütücü kız çocuğu rolünde Chloe Moretz akılda kalıcı bir performans sergilemeyi başarmış gene.