Salı, Ocak 17, 2023

Flash Point (2007) - Wilson Yip


Donnie Yen'in kariyeri 80'lerde başlayıp belli bir ivme kazansa da biraz kendi egosu biraz da Yuen Woo Ping'le takışması sebebiyle Hong Kong film sektörü kendine sırt çevirmiş, o da kariyerini Tayvan vb. menşeli filmler yaparak sürdürmek durumunda kalmıştı 90'larda. İşler yolunda gitmeyip kurduğu film şirketi de iflas edince zaten Boston'da büyümüş olan aktör Hollywood'a göçmüş ve “Highlander" gibi yapımlara dövüş koreografisi yapmaya başlamıştı yeni milenyumun başında. “Blade 2” gibi filmlerde yer kapmayı becermesinin yanı sıra daha önce beraber çalıştığı Jet Li'nin araya girmesiyle yer aldığı “Hero”daki kısa ama akılda kalıcı rolüyle ülkesine geri dönen aktör artık Hong Kong’da kendini yeniden var etmenin vaktinin geldiğine kanaat getirmiş olacak ki 2005'te Wilson Yip yönetiminde “SPL" ile dikkat çekici bir geri dönüş gerçekleştirmişti. Akabinde gene Yip’le beraber çalıştığı, dövüşlerinden çok karakterlerinin iğrenç saç modelleriyle akıllarda kalan manga uyarlaması "Dragon Tiger Gate"i üzerimize salmış, herhalde sonuçtan kendi de çok memnun kalmamış olacak ki bir sonraki filminde tekrar modern bir polisiye öykü anlatmaya karar vermişti.


Görünüşe göre o dönemde Hong Kong'ta herkesin cep telefonu kullanıyor olması dışında hikayeye ne tarz bir etkisinin olduğunun anlaşılamadığı bir şekilde 1997 yılında geçen “Flash Point”, belgeselvari bir şekilde Donnie Yen'in canlandırdığı Ma Jun'un kameraya konuşmasıyla açılıyor. Kimle konuşuyor, ne alaka demeye kalmadan konuya dalıyoruz ve bu belgesel mevzusuna filmin son karesine kadar bir daha dönüş yapmıyoruz! Vietnam mültecisi 3 kardeşin (Collin Chou, Ray Liu, Xing Yu) Hong Kong yer altı dünyasına kök söktürdüğü bir zaman dilimi bu ve Ma bu ekibi bu ekibi kodese tıkmanın yollarını arıyor. Vietnamlıların arasına sızdırdıkları gizli polis Wilson (Louis Koo) da bunu dört gözle beklemekte zira her geçen gün enselenme ihtimali artıyor.


Senaryo “Flash Point”in güçlü olduğu noktalardan biri değil. Vietnamlı kardeşler Hong Kong’a çoktan çöreklenip kök salmışlar. Louis Koo'nun karakteri aralarına sızalı bir hayli olmuş ki hepsinin güvenini kazanmayı başarmış. Donnie Yen’le Koo eski dostlar ve Yen çeteyi ağına düşürmek için uzun zamandır çaba gösteriyor ki arkadaşını kurtların arasına salmış. Dolayısıyla filmin ortalarında başı hakikaten derde girdiğinde haliyle vicdan azabı hissediyor. Bunların hepsi bizim seyirci olarak kendi çıkarımlarımız zira film paldır küldür hikayeye ortasından dalıyor. Fan Bingbing mesela, Koo’nun doğum gününe sürpriz yapan bir karakter gibi belirip iki dakika sonra sevgilisi mertebesine yükseliveriyor.  Bu tepeden inmelik halinden senaryonun filmcilerin birincil olmadığını anlamak mümkün ki ara ara yapılan mantık hataları ile bu kanaat pekişiyor (Asansördeki silahlı çatışmayı asansöre girerek bölmeye çalışan kadın polis gibi örneğin). Gene de kusurlarına rağmen takip etmesi çok zor bir hikayesi yok, o yüzden filmin hikaye ayağına çok da yüklenmemek gerek diye düşünüyorum.


Donnie Yen "SPL"de ilk kez denediği MMA'yi Hong Kong dövüş filmlerine entegre etme çabasınını dozunu en yükseğe çıkardığı bir iş "Flash Point". Amerikan UFC'sinin çok da büyük bir takipçisi olmasam da gene de Yen'in klasik Hong Kong dövüş koreografisine birçok güreş hamlesini (ve hatırı sayılır ölçüde parkour) başarıyla yedirdiğini idrak edebildim ki filmin kamera arkasını izlersenin koreografiyi oluştururken Amerika, Japonya ve Çin'den gelen farklı farklı üstatlarla çalıştığını görmek mümkün. Bu işbirliğinin sayesinde MMA'in dövüş filmlerine en optimum şekilde entegre edildiği yapımlardan biri "Flash Point". Kamera açıları biraz daha özenli seçilebilirdi belki, ara ara dublör kullanımı da biraz fazla sırıtıyor ama bunlar görmezden gelmesi çok da zor şeyler değil. Filmin aksiyon konusunda biraz seyrek oluşu bir problem ama. Finale kadar olan bölümde bir filmin başında Collin Chou ile kardeşlerinin bir grubu patakladığı sahne, bir de Donnie Yen'in pazar yerindeki dövüş sahnesi var benim hatırladığım. İkisi de gayet iyi çekilmişler ama araları çok açık ve filmin hikayesi yukarıda da belirtiğim üzere bu boşluğu kaldıracak güçte değil. Öte yandan final bölümü filmin tüm kusurlarını affettirecek derecede başarılı. Collin Chou ile Donnie Yen arasındaki herhalde bir 10 dakika süren dövüş her ne kadar biraz hızlı bir şekilde Yen'in lehine dönüp Chou'nun pataklanmasına dönüşse de gene de son derece etkileyici çekilmiş, Yen'e ve Chou'ya şapka çıkarmak lazım. Onun öncesindeki silahlı çatışma ve onu takip eden kovalamaca sahneleri de türünün en iyilerinden. 


Donnie Yen hem filmin en başat gücü hem de başlıca talihsizliği. Filmin aksiyonun ne kadar iyi olduğundan bahsettik ve bunun yegane mimarı da kendisi ama gene de egosunu yer yer gözümüze sokmaktan da duramamış. Finalde Chou'yu bence biraz kolay bir şekilde alt etmesi bir yana, üsttüz plaj kısımları, karizmatik abi pozları vermesi sık sık vesaire, biraz bayıyor açıkçası. Oynadığı karakter de huysuz falan ama delikanlı bir arkadaş aslında, uymuyor o yüzden bu tarz kasılmalar. Chou öte yandan, hem müthiş bir dövüşçü olmasının yanı sıra, müthiş de bir aktör bence. Annelerine ölesiye düşkün ama diğer canlılara karşı bir o kadar psikopat üç kardeşin (ortancayı oynayan Ray Lui de çok başarılı) en büyüğü rolünde sınırda gezinen bir kötü adam nasıl canlandırılır herkese gösteriyor aktör, Koo'nun Yen'e telefonla bilgi sızdırdığını anladıktan sonra Koo'yu delici bakışları ile dövdüğü sahne bunun en şahane örneği. Chou'nun yanı sıra filmin sürpriz yıldızlarından birisi de müziklere imza atan Chan Kwong-wing. Giriş sahnesinden itibaren finale kadar filmi dikkat çekici müziklerle bezemeyi başaran Chan bu tarz filmlerden beklenmeyecek şekilde besteleriyle akılda kalıcı hale getirmeyi başarmış filmi. Bu müziklere Spotify gibi platformlarda ulaşılamıyor oluşu bir eksi elbette. Velhasılı kelam türünün en başarılı örneklerinden birisi "Flash Point", izleyin.