Perşembe, Mayıs 03, 2012

Kaçırılmış Bir Fırsat Olarak The Raven


Edgar Allan Poe'nun ömrünün son bir haftasını nerde geçirdiği hususunun bugüne değin gizemini koruyor olması hayalgücünü gıdıklama konusunda çok verimli bir unsur olagelmiş, burdan yola çıkan bir çok eser verilmiş bugüne kadar. Gene aynı şekilde Poe'yu bir seri cinayet gizemini çözmek için karakter olarak kullanmak fikri de birçok kereler kullanılmış. Fakat bu iki fikri birbirine yediren çok fazla örnek duymadım ben bugüne kadar, dolayısıyla çıkış noktası olarak bunları sentezleyen The Raven proje aşamasından beri heyecanla beklediğimiz bir film oldu.

Fakat gel gör ki ortaya çıkan nihai film beklentilerin uzağında kalan bir yapıt olmuş. James McTeigue'nin filmi Poe'nun ölümünün arkasındaki gizemi, Poe'nun hikayelerinden esinlenerek cinayet işleyen bir seri katille ilişkilendiren hikayesini perdeye aktarırken çok klişe sularda geziniyor. Filmin mükemmel çıkış noktasından gidilebilecek birçok yol varken niçin yavan bir kedi-fare oyunu anlatmakla yetinildiğini anlamak güç. Ne From Hell gibi içinde bulunduğu dönemin çarpıcı bir portresini yedirme gibi bir gayret söz konusu - ki sinemasal anlamda altın madeni kıvamında olan 18 yüzyıldan bahsediyoruz - ne de Poe gibi sorunlu, bir yönüyle trajik bir figür üstüne filmi inşa etmek, yada hikayenin önemli ayaklarından biri olarak işlemek gibi bir çaba gösterilmiş. Yönetmen McTeigue, elinde iyi bir metin olduktan sonra harikalar yaratabileceğini V for Vendetta'da göstermiş olsa da, The Raven ile birlikte bir önceki filmi Ninja Assassin de göz önüne alındığında anlaşılıyor ki senaryolarının üstünde yeterince çalışmayan yada bu alanda kolay tatmin olup şekli içeriğin fazla önünde tutan bir adam. Şık bir giriş yaptığı yönetmenlik kariyerinin ortalama nitelikte olmakla kalmayıp gişede de beklentileri karşılayamayan filmlerle devam etmemesi için kendine bir çeki düzen vermesi elzem.


Filmin aksayan en mühim noktalarından birisi ne yazık ki başrol oyuncusu John Cusack. Kendi kuşağının en iyi aktörlerinden biri olan, bizim de dahil olduğu her filme bir renk kattığını düşündüğümüz sevimli aktör, rolünün altından kalkamıyor maalesef. Poe'nun hayatını ve eserlerini okuyanlar için yazara ilişkin ortak tasavvur zannediyorum onun trajik ve melankolik bir kişilk olduğu yönündedir. Film bile bir sahnede, Poe'nun tüberkülozdan ölen eşi üzerinden bu noktaya temas ediyor fakat John Cusack seyirciye bu hüznü aktarmakta kesinlikle başarısız. Her ne kadar kendisi sevimli "kaybeden"leri oynamakta yetkin bir isim olsa da Poe bu çizgiden fersah fersah uzak bir figür olduğu için Cusack'in utangaç olduğu bilinen bir karakter için fazla agresif oyunculuğu resmen bir doku uyuşmazlığına sebep oluyor. Luke Evans kendi çapında etkili bir oyunculuk sergilemiş olsa da Poe dışındaki karakterler zaten çok üstünkörü ele alındığı için onun gayretleri de boşa oluyor. Aynı şeyler, hikayeye zorlama bir ek olarak gözüken arzu nesnesi rolünde elinden gelince sevimli bir oyunculuk gösteren Alice Eve için de söylenebilir.

Senaryonun karakterlerine özensiz yaklaşımı en çok seri katilde sırıtıyor, neyi niye yaptığı hususunda en ufak fikir edinmek şöyle dursun hikayeye zorunlu olarak konulmuş eğreti bir unsur olarak feci sırıtıyor. Finalde çözülen düğüme gidilirken izlenen güzergah yer yer zekice ayarlanmış gibi bir izlenim uyarsa da çoğunlukla lüzumsuz bir sofistikeleştime gayretinden ibaret olduğu bir süre sonra anlaşılıyor.


Filmin dönem tasarımları mütevazi bütçesine göre başarılı, yer yer Poe'nun şanına yaraşır bir biçimde gotik bir atmosfer yakalanmış. Fakat karakterlerin dönemine göre fazla sterilize, kirden pastan uzak pürüpak bir görünüme sahip olmaları ayrıntı ölçeğinde özensiz bir tutum olarak göze çarpıyor. Gene aynı şekilde filmin gore kısmında yer yer CGI'ya yaslanıyor oluşu, görselleştirdiği cinayet mizansenlerinin uyarlandığı metinlerdeki etkileyiciliklerine yaklaşamaması da filmin hanesine eksi olarak yazılan unsurlar.

Şık bir açılışa sahip girizgah bölümünden başlayarak rahatlıkla izlenebilmesi hasebiyle kötü bir film olduğunu söylemek mümkün olmasa da en hafif tabiriyle sıradan, farklılık vadetmeyen bir film The Raven. Sırtını yasladığı zeminin sağlamlığını düşündükçe bir  Poe hayranı olarak insan bu neticeye efkarlanmadan edemiyor