DC Comics ve Warner Bros Animation işbiriliğiyle üretilegelen DC Evreni animasyon filmleri, teatral olarak gösterilmeyip direkt home media olarak seyirciyle buluştukları için çok anaakım değiller. Ki benimsenen animasyon tarzı ve popüler animasyon filmlerine kıyasla ilkel kalan görsellikleriyle anaakım olmaya çok da müsait filmler oldukları söylenemez. Fakat belli bir fan grubu da var ve ara ara çıkardıkları başarılı filmlerle dikkat çekmeyi başarıyorlar. Çoğunlukla belli bir isim yapmış, klasik kabul edilen çizgi romanların uyarlamalarından oluşan bu filmlerde çoğunlukla aynı aktörlerin seslendirmelerine başvuruluyor ve tümüyle çocuklara hitap eden seriler değiller, çok grafik olmasa da cinsel imalara, küfüre rastlayabiliyorsunuz. Suicide Squad filmi "Assault on Arkham", Alan Moore'un klasiğinden uyarlanan "The Killing Joke", "Dark Knight" ve Tim Burton'ın "Batman"inden sonra en başarılı Joker tiplemesine sahip "Under The Red Hood" ve geçen yıl çıkan "Batman and Harley Quinn" bu serinin akla ilk gelen başarılı örnekleri.
"Gotham By Gaslight" 1989 tarihli Brian Augustyn'in yazıp Mike Mignola tarafından çizilen aynı isimli çizgi romanın uyarlaması. Hep okumaya niyetlenmiş olsam da bir türlü fırsat bulamadığım kitaplardandı. Mignola sonradan "Hellboy"u yaratarak bir hayli ün yapmış bir isim. Augustyn'inse hiç bir kitabını okumadım, bu kitap dışında çok da kayda değer bir işi olmamış zati gördüğüm kadarıyla. "Gotham by Gaslight" DC'nin Elseworlds, yani süper kahramanları alternatif zaman dilimlerinde ve gerçekliklerde kurgulayan hikayelerinin ilki kabul ediliyor. Sonradan gene Augustyn tarafından yazılmış "Master of The Future" isimli bir devam kitabı da mevcut.
Hem kitap hem de film Viktoria devrini kendine fon ediniyor. İngiltere'nin süper güç olduğu 1837-1901 arasına tekabül eden bu dönem sanayi devriminin zirve yaptığı, gotik edebiyatın ve stampunkın en önemli esin kaynaklarından, tam bir hikaye cenneti. "Gotham by Gaslight"ı en çekici kılan da bu yanı zaten, dönemin gotik atmosferini iyi yansıtıp belli bir dereceye kadar steampunk öğelere de hikayesinde yer vermesi. Bahsini ettiğimiz periyodun en ilgi çekici ve iz bırakmış olaylarından olan "Karındeşen Jack" cinayetleri de hikayemizin bel kemiğini oluşturmakta. Bruce Wayne Viktorya dönemi bir Gotham şehrinde Jack'i yakalamaya çalışırken Müfettiş Gordon, Selina Kyle, Harvey Dent, Hugo Strange gibi aşina olduğumuz birçok karakterle de karşılaşıyoruz. Kitabın zaman-mekan kurulumunu benimsese de hikayenin ilerleyişi itibariyle film kitaptan bir hayli farklılaşmış. Özellikle sürprizleri itibariyle tartışmalı seçimler yaptığı bile söylenebilir ama birebir kopyalanmasındansa kitabın ruhunu koruyarak özgün bir yola gidilmiş olması filmi başarılı bir uyarlama kılıyor. Batman'in seslendirmesi artık bu işle özdeşlemiş Kevin Conroy'a değil tanınmış karakter aktörlerinden Bruce Greenwood'a verilmiş, ki sesleri de birbirine benziyor zaten. Batman'in hep böyle davudi sesli, orta yaşın üstünde adamlardan çıkan bir sese sahip olması gerektiği şeklinde bir anlayış var galiba, halbuki burdaki Bruce Wayne daha genç yaşlarda bir görüntüye sahip, ona uygun bir ses seçilebilirmiş. Seslendirme kadrosunun en dikkat çeken ismi Selina Kyla'ı dillendiren "Dexter"ın Deb'i Jennifer Carpenter olmuş, biraz zorlamayla da olsa aristokrat bir tını tutturmayı başarmış. Kendisini "Dexter"dan hatırlayanlar için tanıması zor bir performans.
"Batman: Gotham by Gaslight" gözleri Pixar'ın şaşaalı görselliğine aşina izleyiciler için biraz kaba bir görünüme sahip. Batman çizgi romanlarına ve karakterlerine aşina olmayanlar da filmin referanslarını yakalayamayacaklardır haliyle. Fakat tüm bunlara rağmen ilgi çekici bir fona ve atmosfere sahip, eli yüzü düzgün bir gotik-steampunk bir gerilim hikayesi izlemek isteyen herkesi tatmin edecek kalitede de bir yapım. Saydığımız motiflere ilgisi olanlar filme bir göz atabilir.