Salı, Nisan 26, 2022

Moonfall


"2012"nin çıktığı vakitler bunun yapacağı son felaket filmi olacağını, o yüzden ne kadar doğal felaket varsa hepsini "2012"ye doldurmaya çalıştığını belirtmişti Emmerich. Fakat aradan geçen vakitte ekstra bir "Independence Day" yaptığı yetmemiş gibi yeni bir felaket filmiyle daha karşımızda kendisi. Bu seferki Emmerich kıyamet senaryosunda canımız ciğerimiz, mehtabımızın menşei, uydumuz ayın yörüngesi dünyaya gitgide yakınlaşmaya başlar, haliyle yerçekiminde sapıtmalar, tsunamiler vs. yeryüzünde hayatı alt üst eder. Sonradan öğreniriz ki komplo teoristlerinin iddia ettiği gibi ayın içi boştur ve içinde gezinen bir nano yığını söz konusu yörünge sapıtmasına sebep olmaktadır. Bunun hakkından gelmek için de Halle Berry, Patrick Wilson ve John Bradley tarafından canlandırılan esas kahramanlarımız da aya gidip bir EMP bırakmanın en ideal çözüm olduğuna kanaat getirirler.


Yönetmenin diğer filmlerinde olduğu gibi burada da birçok yan karakter hikayeye doldurulup birkaç ayrı kanaldan film sürükleyici hale getirilmeye çalışılmış; Patrick Wilson'ın oğlu (Charlie Plummer), eski eşinin yeni kocası (Michael Pena), Halle Berry'nin sırf Çin'deki hasılat düşünüldüğü için Çinli bir aktris tarafından canlandırıldığı aşikar olan dadı karakteri, bir ara Halle Berry'yi ayın gerçek yüzüne ilişkin aydınlatıp daha da görünmeyen Donald Sutherland vs. Normalde bu çeşitleme işini fena kotarmaz yönetmen ama buradaki karakterler diğer filmlerindekileri ya çok andırıyor ya da birebir aynısı hepsi. Dolayısıyla filmin temposunu düşürmekten başka bir işe yaramıyorlar ve kamera tekrar aya dönsün yüzünü diye bekliyorsunuz. Fena da bir oyuncu kadrosu yok aslında ama senaryonun karakter bazındaki kifayetsizliği performansları da etkilemiş, normalde girdiği her işe canlılık katmayı beceren Patrick Wilson bile tutuk burada. John Bradley'nin karakterine de ekstra parantez açmak lazım zira Bradley'nin sempatik bir aktör olması durumu hafifletiyor olsa da  bilgisi olmayıp fikir sahibi olan, dışardan baksanız zırdeli diyeceğiniz bir tipi filmin kahramanı haline getirmek ilginç bir tercih. 
 


Tıpkı "Midway" gibi "Moonfall" da Emmerich'in stüdyolardan yüz bulamayınca bağımsız kanallardan bütçesini denkleştirme yoluna gittiği bir yapım. Artık yapmak istediği filmleri stüdyo sistemi içinde gerçekleştirmekte zorlandığı aşikar olan yönetmenin bağımsız olarak maliyetli filmler yapma işini de daha ne kadar sürdürebileceği şüpheli zira film 150 milyon dolara yaklaşan bütçesinin ancak üçte biri kadar hasılat yapabildi global olarak. Geçenlerde katıldığı bir panelde filmin gişe performansından bahisle sadece çizgi roman filmlerinin iyi hasılat yaptığı bir ortamın hiç de iyi olmadığından falan dem vurmuş kendisi ama işlerin bu noktaya gelmesinde en çok payı olan isimlerden biri olmasının yanı sıra ısrarla hatalarından ders almamakta diretiyor yönetmen. 


Yaptığı filmlerle dünyanın parasını kazanmış ve kazandırmış  bir ismin mevcut sinema seyircisi profilindeki değişimleri de idrak edebilmesi lazım. "Independence Day" dünya çapında bir fenomen oldu çünkü kötü bir film olmasına rağmen seyirciye daha önce şahit olmadığı sahneleri gösterek takdirini kazanmıştı. "The Day After Tomorrow" ve "2012" gösterime girdiği zamanlar bile dünyanın yerle yeksan edilişi aşırı sıklıkla gördüğümüz şeyler değildi beyazperdede. Bu yüzden her iki film de seyirciden rağbet görmeyi başarmıştı. Ama şimdi yıl olmuş 2022, çizgi roman filmleri aksiyonundan tut komedisine, içinde felaket filmlerinin de bulunduğu neredeyse tüm janrları kapsayacak bir şekilde ambalajlanıp seyirciye sunuluyor 10 yılı aşkın bir süredir. Böyle bir ortamda "Moonfall" seyirciye bir "Man of Steel" ya da "Avengers" filminde kat kat daha abartılı halini gördüğü yıkım görüntülerinden daha farklı ne vaad edecek? Daha 5 yıl önce "Independence Day:Resurgence" ile yıkım pornosu işini artık komedi düzeyine çekecek şekilde suyunu çıkarıp (Çin anakarasını alıp Avrupa'nın üzerine devirmek nedir Allah aşkına) seyirciden ağzının payını almıştı halbuki, tekrar aynı hatayı yapmak neden? 
 

Gerçi hakkını yemeyelim, "Moonfall" felaket filmi gibi başlayıp garip bir bilimkurgu fantazisine evriliyor. (SPOILER!!) Son perdede öğrendiğimiz ayın yapay zekayla insanlık arasında çık eskilere dayanan bir savaşın son kalesi olması ve bunu tarihi gibi hikaye salvoları beni eğlendirmedi değil. Öte yandan bu konseptin büyük bütçeli bir blockbusterdan ziyade kült olmaya namzet bir film için daha ideal olduğu da açık ki zaman geçtikçe benzeri bir ilgi toplayacağını düşünüyorum ben "Moonfall"un. Gel gör ki filmi komple ifşa etmemek için pazarlama kısmında bunlara hiç değinilmedi muhtemelen ve fragmanlardan insanların gördüğü bir başka yeşil ekranda yaratılmış yanıp yıkılan dünya görüntüsü oldu. Sorunun bir diğer ayağı da bu zaten. 
 

"Moonfall" çok belli ki Emmerich'in istediği bütçenin altında çekilmiş ve eldeki kaynakların kıtlığı özel efekt ekibinin sırtındaki yükü daha fazla arttırmış, bu da ekrana yansıyan görüntülerin gerçekçiliğini de ister istemez zedeliyor. Asıl önemli husus ise artık o kadar standart bir format haline geldi ki CGI, ışığın karakterlerin yüzüne yansımasından bunun tümüyle stüdyo ortamında çekildiği bilgisini direk beyne gönderiyor gözlerimiz, artık seyirci olarak bu konuda eğitimli hale geldik. Hal böyle olunca perdede kopan kıyametin piksellerden ibaret olduğunu ve karakterlerin içinde bulunduğu tehlikenin ne derece suni olduğu noktasında da daha bir ayık oluyoruz ister istemez. Michael Bay'in yapmayı tercih ettiği gibi gerçek lokasyonlarla özel efektleri birleştirmek bu kadar mı zor, yoksa birçok stüdyo yönetmeninin sahip olduğu tembel sinemacılık hastalığından Emmerich de mi muzdarip? Cevap gayet aşikar gibi.
 

Allah biliyor, "Moonfall" merakla beklediğim bir filmdi. Pek saygı görmese de formunda oldu mu eğlenceli işler çıkarabilen bir yönetmenin elinden, sevdiğim bir janrın başarılı bir örneğini izleyeceğime dair bir inancım vardı. Karşıma çıkansa üçüncü perdesinde yaptığı hikaye hamleleri ile benzerlerinden ayrılma noktasında sıkı bir gayret gösterse de gerek sıkıcı karakterleri gerekse de artık tercihinize göre demode ya da klişe kabul edilebilecek sinemasal tercihleriyle farklı bir şey ortaya koyma şansını heba eden bir yapım oldu.