Cuma, Nisan 08, 2022

Independence Day (1996) - Roland Emmerich


"Independence Day" popüler Amerikan sinemasında bir hayli iz bırakmış bir film. Şimdilerde şehirlerin filmlerde şu ve ya bu nedenlerle yerle yeksan edilmesi çok alışılageldik bir durum haline gelmiş olsa da 1990'ların ortalarında bu görülmüş bir şey değildi. Yönetmen Roland Emmerich ve senarist kankası Dean Devlin uzaylıların dünyayı ziyaret ettiği filmlerin çoğunda insanlardan gizlenerek iş görmeyi tercih ettikleri gözleminden hareketle uzaylıların geldiklerini ele güne beyan etmekle kalmayıp ortalığı birbirine kattıkları bir film yapma fikriyle senaryoyu yazmışlar ve müthiş bir hızla stüdyodan çekim onayını almışlar zamanında. Zaten filmin ilk yarım saati bu yaklaşan felaket hissiyle gökyüzünü komple kapatan devasa uzay gemilerinin görkemini aktarmakta çok başarılı. 


Saldırının başlaması ile birlikte "Independence Day" o dönemin izleyicilerine sinema tarihinde ilk kez bir şehir nasıl yok edilir uzun uzun göstermiş ve Spielberg'ün Emmerich'le paylaştığı öngörüsü çerçevesinde blockbuster alemini kökünden değiştirmişti. Aslında CGI'dan çok pratik efektlerle gerçekleştirilen yıkım sahneleri aradan geçen zaman zarfında çok da iyi yaşlanmış değiller, hatta film gösterime girdiğinde çıkan birçok eleştiriye bakılırsa dönemi için de çok da iyi sayılacak bir kaliteleri yokmuş ama gene de seyirciler bu ayrıntıya takılmayıp filmi tüm zamanların en çok izlenilen filmlerinden biri arasına sokunca takip eden yıllarda bir çok yıkım filmi peşi sıra seyirciye sunulmaya başlanmıştı. 1997'de "Volcano" ve "Dante's Peak", 1998'de "Deep Impact" ve "Armageddon" gibi örnekler pratik efektlerden çok CGI'a sırtını yaslayan yıkım görüntüleriyle Zack Snyder gibi yaptıkları süper kahraman filmlerinin son yarım saatini tümüyle şehirleri yok etmeye ayıran tiplerin de önünü açmışlardı bu vesileyle.


Bu hususiyetini teslim ettikten sonra elde kalansa tüm zamanların ucuz şovenist filmlerinden biri ki insan bir Alman olan Emmerich bu filmi Amerikalılarla taşak geçmek için mi yapmış diye düşünmeden edemiyorsunuz. Bir Amerikan başkanı var yeme de yanında yat; Körfez savaşında yer almış görece genç bir yaşta da başkan olmuş, evli aile babası, ordusunu savaşa gönderirken geride kalmayıp kendisi de bir uçağa atlayan, o kadar model mi model bir tip ki hiç bir şekilde gerçekçi gelmiyor izlerken. Will Smith'in bir anda yıldız olmasını sağlayan pilot karakteri ise gey olup olmadığını anlayamadığımız en yakın arkadaşının "big daddy" diye hitap etmeyi tercih ettiği, egosunun verdiği osurukla dünyaları yıkabilecek, yumruğuyla uzaylı bayıltabilen bir başka gerçekçilikten uzak ama izlerken insanı uyuz etmeyi başaran bir figür. "The Fly" ve "Jurassic Park"dan sonra bir başka bilim adamını daha başarıyla canlandıran JefF Goldblum var bir tek filmin lehine işleyen ama onu da nedense yahudiliği her karede gözümüze sokulan gıcık babası olmaksızın izleme şansına erişemiyoruz. Uzaylıları alt etmenin yolunun gemilerine virüs bulaştırmaktan geçtiği fikrini Goldblum'a veren bu moruk oluyor ilginç bir şekilde. Ondan sonra tüm dünya milletlerine mors koduyla saldırı planını bildiriyor Amerikalılar, Fransızı İngilizi yahudisi tüm halklar da suratlarında "yaşasın reis bir planla çıkageldi" ifadesiyle çağrıya cevap veriyorlar hemen. 90'ların ortasında ABD'nin kendini dünyanın neresinde gördüğünü bundan daha iyi ifade eden bir film bulmak mümkün değildir herhalde ve bu hususiyetiyle de eksta değerlendirilmesi lazım belki. Ama safi sinemasal boyutuyla berbat yazılmış, çok iyi oynanmamış, eh işte şekilde filme çekilmiş, yönetmeninin ticari anlamda en başarılı ama kalite anlamında en kötü filmi "Independence Day".