Lütfi Akad'ın anı kitabı ne kadar formal ve bilgilendirici ise Atıf Yılmaz'ın anıları da bir o kadar informal ve eğlenceli. Çocukluğundan başladığı hikayesini film sektörüne girdiği sürece kadar belli bir disiplinde anlatmayı başarsa da sonrasında daldan dala atlayan Yılmaz gene de yer verdiği birçok eğlenceli anektotla son derece eğlenceli bir okumalık sunuyor, hatta yer yer sesli bir şekilde güldürmeyi başarıyor da. İçinden geçtiği dönemlerin Türkiye'sini tüm renkliliği ile anlatabilmesinde takdire şayan bir şey var Yılmaz'ın. Dolayısıyla sinemamızın önemli isimleri ile ilgili yer yer tabloide varan kimi anıları da sansasyonelliklerinden çok bu yönleri itibariyle zenginlik katmışlar kitaba. Hayatı da kendisi de birçok filmi gibi eğlenceliymiş Atıf Yılmaz'ın. Bu arada kendisine dair iki anı kitabı gözüküyor vikipedi gibi yerlerde; birisi bu, diğeri de sonradan ismi "Söylemek Güzeldir" olarak değiştirilmiş "Hayallerim, Aşkım ve Sen" isimli kitap. Gel gör ki gugılda yapılacak ufak bir araştırma ile görmek mümkün ki bu ikisi arasındaki yegane fark kitapların sonunda yer alan önsözlermiş, yoksa ortada yegane bir hatırat var yani. Üşenerek yazdığını söyleyen bir adamdan iki anı kitabı çıkması pek akla yatmıyordu zati. İkisini birden alma hatasına düşmemek lazım diyerek bu notu kapatalım.
Yönetmenin 50 yıllık sinema yaşantısı boyunca verdiği kimi röportajların derlemesinden oluşan "Rejisör: Atıf Yılmaz" ise hatıratının aksine biraz yavan bir okuma deneyimi sunuyor maalesef, özellikle hatıralarını okuduktan sonra. Rahmetli -kendi hatıratında da etraflıca yer verdiği- belli başlı birkaç kanaate varmış uzun sinema yaşantısı boyunca ve maalesef yıllar boyunca neredeyse verdiği her röportajda bunları tekrarlamış da tekrarlamış. Bu durum hem Atıf Yılmaz gibi sinemamızın simge isimlerinden birinin bir hayli sabit fikirli olduğu yönünde bir izlenim bırakmasının yanı sıra kitabı da okumayı sıkıcı hale getiriyor, bir noktadan sonra atlaya atlaya ilerlemeye başlıyorsunuz. Derlemeyi yapan arkadaş tekrara düşülen yerleri kırpma yoluna gitseymiş keşke, daha rafine bir yapıt ortaya çıkabilirmiş. Şükran Kuyucak Esen'in gerçekleştirdiği gibi birçok spesifik filminin arka planına inmeye çalışan, bir iki bilgilendirici röportaj var Allah'tan da komple zaman kaybı değil