Cumartesi, Eylül 10, 2022

Kader Böyle İstedi (1968) - Ömer Lütfi Akad


Lütfi Akad'ın "Vesikalı Yarim"in hemen akabinde çektiği "Kader Böyle İstedi" Akad'ın başlayıp da istediği şekle sokamadığı bir senaryosuna Oğuz Aral ve Safa Önal'ın cila çekmesiyle ortaya çıkmış bir film. Babasının çok da rızasını almadan İstanbul'a üniversite okumaya gelene Nilüfer (Nilüfer Koçyiğit) halasıyla eniştesinin evinde kalmaya başlar. Aslında babası Nilüfer'i Önder Somer'in canlandırdığı karakterle evlendirmeyi kafaya koymuş, kız da bunun üzerine kaçmıştır bir nevi ama bunu film ilerledikçe öğreniriz, halası da kız dizinin dibinde tahsilini gördükten sonra çok da ses çıkarmaz bu asiliğine. Gel gör ki kader Nilüfer'in yolunu taksici Ahmet'le (İzzet Günay) kesiştirir ve aralarında gayet mahcubane başlayan yakınlaşma çok geçmeden aşka dönüşür ve Nilüfer soluğu Ahmet'le annesinin kaldığı evde alır. Öte yandan ne halasının ne de babasının Nilüfer'i kendine denk olmayan biriyle birlikte olmasına izin vermek gibi bir niyetleri yoktur, bunun için de ellerinden geleni ardlarına koymazlar, hikayenin sonu da kimse için mutlu bitmez ne yazık ki (yeşilçamın diğer örneklerine nispetle gerçek bir arabayla çekilmiş uçurum sahnesi takdire şayan).


Yeşilçam denince akla gelecek melodramlara benzer bir öyküye sahip olsa da gerek ekonomik diyalogları gerekse de Akad'ın serinkanlı sineması vesilesiyle benzerlerinden hem ayrılmayı hem de öne çıkmayı başaran bir yapıt "Kader Böyle İstedi". Görüntü yönetmeni Mike Rafaelyan'ın objektifinden yansıyan 60'lar İstanbul'unun çoğunlukla yağmurlu atmosferi, esasen bir araya gelmemeleri gereken ve bunun da içten içe idrakinde olan iki insanın bu bilinçle hislerine yenik düşmelerinin hüznünü görüntülere yedirmeyi başarıyorlar (tabii görebildiğimiz kadarıyla çünkü filmin youtube'daki versiyonunun görüntü kalitesi başarısız, keşke biri restorasyonunu yapabilseymiş). Bu noktada İzzet Günay'ın müthiş üzerine yakışan mahçup delikanlı performansının karşısında mahcup iyi yürekli kız rolünü dupduru güzelliğiyle birleşen Nilüfer Koçyiğit ikilisinin de filme katkısı büyük. Ben özellikle ilk kez izlediğim Koçyiğit'e hayran kaldım, çok derin bir oyunculuğu olmasa da rolüne müthiş yakışmış.


Tabii bir nevi evlilik gibi zengin ailesinin boyunduruklarına girmemek için evini terketmiş bir kızın özgür ruhlu olacağını var saydığımızda bir adama aşık olup evinin kadını, kaynanasının gelini olmaya hızlı bir şekilde uyum sağlamasını garipsemek mümkün, orda yönetmenin gelenekçi yanının ağır bastığı söylenebilir. Günümüz bakış açısında hepimize sinmiş olan bir cyniclik ile zaten öyle bir kızın çulsuz bir taksiciye dönüp bakmayacağı düşüncesine kendini kaptırmak da mümkün. Gene de Akad'ın filmi, üzerinden geçen yılların beraberinde getirdiği nostalji hissini de arkasına alarak iyi çekilmişliği ve şık oyuncuları sayesinde bu tuzaklara gark olmadan keyifle izleniyor. Akad kendisi de bu filmini çok sevdiğini anılarında ifade etmiş, hatta o kadar ki sonraki yıllarda bunun karbon kopyası olan iki film daha yaptığını belirtiyor (birisi Orhan Gencebay'lı "Bir Teselli Ver", diğeri de Tarık Akan ve Perihan Savaş ikilisinin yer aldığı "Esir Hayat")