Sam Munson diye bir yazarın aynı adlı kitabından uyarlamaymış bu film. Normalde Goodreads'te notu 3 buçuğun altında kalan kitaplara şüpheyle yaklaşmak gerekir kalite itibariyle, bu kitap 2,58 gibi ortalama yakalamayı başarmış nasıl olduysa. Zaten çok okuyanı da yok, tüm bunların ışığında bunu kim ne sebeple filme çekme ihtiyacı hissetti, harcayacak para vardı da materyal kıtlığı mı yaşanıyordu ya da yazarın dayısı falan cebinden mi finanse etti filmi gibi sorular insanın aklına üşüşüyorlar
hemen. Hoş filmin çok da yüksek meblağlara mal olmadığı her bir karesinden belli oluyor ama bakıyoruz yönetmen koltuğunda Spielberg için "Terminal"in senaryosunu yazmış, birkaç yıl önce Anthony Hopkins'in üstata hayat verdiği "Hitchcock" ile yönetmenliğe de iyi bir giriş yapmış denebilecek Sacha Gervasi var. Senaryo hanesinde "Eastern
Promises"den hatırladığımız Steven Knight; başrollerde genç yetenekler Ansel Elgort ve Chloe Grace Moretz; yan rollerde usta oyuncular Catherine Keener ve David Strathairn; böyle çapı dar bir kaynak için fazla geniş bir yetenek skalası.
Annesini yakın vakitte kaybetmiş Addy'nin (Ansel Elgort) en yakın arkadaşlarından birinin vurularak öldürülmesini kabul edememesi ve yakın arkadaşlıktan kız arkadaşlığa doğru terfi etmeye başlayan Phoebe'nin (Chloe Grace Moretz) yardımıyla katillerin peşine bizzat düşmesinin hikayesini anlatıyor film. Kısa aralıklarla sevip değer verdiği iki insanı kaybeden bir gencin ölüm olgusuyla yüzleşememesine dair söyleyecek birşeyleri var aslında filmin ama bunun üstüne odaklanmak yerine whodunnit türünde takılmak gibi haddi olmayan işlere giriyor. Haddi değil çünkü film bittiğinde
görüyoruz o kadar da mevzu bahis cinayetin arkasında o kadar da matah bir gizem yok, zaten filmin bunu kotarabilecek bir kalibresi de yok. Aynı anda hem gençlik filmi, hem suç filmi hem de drama olmaya çalışmak gibi gereksiz zorlukların altına sokuyor kendini film. Halbuki Elgort'un karakterinin kendisini içinde bulduğu bunalımı kız arkadaşıyla olan yakınlaşması paralelinde anlatmaya odaklansa çok daha başarılı olabilirmiş çünkü Elgort ile Moretz'in aralarındaki kimya gayet başarılı ve rollerine çok iyi oturmuşlar, Moretz'in karakterinin belirdiği yerlerde yükseliyor film. Ama bu yola gidilmemiş ve zaten çıkış noktası itibariyle çok potansiyel taşımayan film kastı sayesinde vasatın bir nebze üstüne çıkabilen yapım olmayı ancak başarabilmiş.
Sam Munson diye bir yazarın aynı adlı kitabından uyarlamaymış bu film. Normalde Goodreads'te notu 3 buçuğun altında kalan kitaplara şüpheyle yaklaşmak gerekir kalite itibariyle, bu kitap 2,58 gibi ortalama yakalamayı başarmış nasıl olduysa. Zaten çok okuyanı da yok, tüm bunların ışığında bunu kim ne sebeple filme çekme ihtiyacı hissetti, harcayacak para vardı da materyal kıtlığı mı yaşanıyordu ya da yazarın dayısı falan cebinden mi finanse etti filmi gibi sorular insanın aklına üşüşüyorlar 
hemen. Hoş filmin çok da yüksek meblağlara mal olmadığı her bir karesinden belli oluyor ama bakıyoruz yönetmen koltuğunda Spielberg için "Terminal"in senaryosunu yazmış, birkaç yıl önce Anthony Hopkins'in üstata hayat verdiği "Hitchcock" ile yönetmenliğe de iyi bir giriş yapmış denebilecek Sacha Gervasi var. Senaryo hanesinde "Eastern 
Promises"den hatırladığımız Steven Knight; başrollerde genç yetenekler Ansel Elgort ve Chloe Grace Moretz; yan rollerde usta oyuncular Catherine Keener ve David Strathairn; böyle çapı dar bir kaynak için fazla geniş bir yetenek skalası. 
Annesini yakın vakitte kaybetmiş Addy'nin (Ansel Elgort) en yakın arkadaşlarından birinin vurularak öldürülmesini kabul edememesi ve yakın arkadaşlıktan kız arkadaşlığa doğru terfi etmeye başlayan Phoebe'nin (Chloe Grace Moretz) yardımıyla katillerin peşine bizzat düşmesinin hikayesini anlatıyor film. Kısa aralıklarla sevip değer verdiği iki insanı kaybeden bir gencin ölüm olgusuyla yüzleşememesine dair söyleyecek birşeyleri var aslında filmin ama bunun üstüne odaklanmak yerine whodunnit türünde takılmak gibi haddi olmayan işlere giriyor. Haddi değil çünkü film bittiğinde
görüyoruz o kadar da mevzu bahis cinayetin arkasında o kadar da matah bir gizem yok, zaten filmin bunu kotarabilecek bir kalibresi de yok. Aynı anda hem gençlik filmi, hem suç filmi hem de drama olmaya çalışmak gibi gereksiz zorlukların altına sokuyor kendini film. Halbuki Elgort'un karakterinin kendisini içinde bulduğu bunalımı kız arkadaşıyla olan yakınlaşması paralelinde anlatmaya odaklansa çok daha başarılı olabilirmiş çünkü Elgort ile Moretz'in aralarındaki kimya gayet başarılı ve rollerine çok iyi oturmuşlar, Moretz'in karakterinin belirdiği yerlerde yükseliyor film. Ama bu yola gidilmemiş ve zaten çıkış noktası itibariyle çok potansiyel taşımayan film kastı sayesinde vasatın bir nebze üstüne çıkabilen yapım olmayı ancak başarabilmiş.