Çarşamba, Mart 20, 2019

TB20: Propaganda - Sinan Çetin


Sinan Çetin son bir kaç yılda yaptığı hareketlerle bilcümle memleket ahalisinin favori "persona non grata"sı olmayı becerdi ama yönetmenlik kariyeri boyunca, -dereceleri farklı farklı olsa da- istisnasız her biri kusurlu ama aynı zamanda ilgi çekici olmayı başaran filmlere imza atmayı başarmış da bir isim. Filmografisinin muhtemelen "Çiçek Abbas"tan sonra en sevilen örneği olan "Propaganda" da tam olarak böyle tarif edilebilecek bir film. Aksayan yanları var, ama çalışan parçalarından daha az sayıda. Ama bunun ne kadarı Çetin'in kendisinden kaynaklı orası ayrı bir tartışma konusu.

40'lı yılların Türkiye'sinde köyün ortasına sınır çekerek köy ahalisini birbirinden ayrıma öyküsü anlatan "Propaganda" özellikle Kemalist Türkiye'yi hedef alan bir bürokrasi eleştirisi olmaya çalışıyor. Her köşe başının ideolojik olarak kabzedildiği 1999 Türkiye'sinde Çetin'in ve filmin sergilediği duruşun farklılık hissiyatı o dönem filmi sinemalarda izlemiş birisi olarak hala aklımda olsa da 20 yıl öncesiyle 180 derece ters konumlanmış ama bağnazlık düzeyi itibariyle tıpatıp aynı kalabilmiş günümüz Türkiye'sinde "Propaganda"nın sahip olduğu "liassez faire laissez passer" liberalizminin filmi hızlı yaşlandırdığı da gözlerden kaçmıyor. 2000'lerin sonlarında ortalığı kasıp kavuran Taraf gazetesini andırıyor bu yönüyle, özellikle Çetin'in mevcut siyasi duruşunu da hesaba katınca. Zaten hiciv yapmak için mübalağa edilmiş öykü dramatik olmak için yeterli değil. İş komediye geldiğinde film parlamaya başlıyor ki buradaki gücü de efsane oyuncu kadrosundan kaynaklı bir durum. Filmin ekseninde Sunal-Akpınar ikilisi dışında başka bir çift aktör yer alsaydı  filmin mizahını bir şekilde seyirciye geçirebilirler miydi emin değilim. Zaten bu ikisi dışında oyuncu kadrosunun çoğu da aynı komedi düzeyine ulaşamıyor, muhtemelen Çetin'in senaryoyu şeyine takmayan yaklaşımı yüzünden, sırıtıyorlar bir şekilde. Ama Sunal ve Akpınar üstatlar komedi kısmını sırtlamakla kalmayıp, filmin "ne var bu kadar abartacak" düzeyindeki dramatizasyon denemelerini de bir şekilde kurtarmayı başarıyorlar. Gerçi Çetin'in de hakkını yemeyelim; müzik kullanımı, kurgu, çerçeveleme yetisiyle hala tüyleri diken diken etmeyi başarabilen Mehdi'nin oğlunu vurduğu sahne gibi bir iki sekans kotarmışlığı da var. Zamanında filmin final sahnesini de çok beğenmiştim, şimdiki izleyişimde aynı izlenimi bırakmadı ama gene de gerilimi tırmandıran, sağlam bir ritim duygusuna sahip olduğu su götürmez bir gerçek. Mizahi olarak da okulda şiir okuma sahnesi, sınır geçme sahneleri gibi zirve anlar söz konusu. Velhasıl kusurları zamanla daha bir gün yüzüne çıkmış olsa da akılda kalan yanları da bir hayli fazla, Çetin'in içinde bulunduğumuz zamanlarda zihinlerde uyandırdığı algıya rağmen yeniden ziyaret etmesi keyifli bir film "Propaganda". Üstelik rahmetli Kemal Sunal'ın son filmi olması ve kendisini Metin Akpınar gibi bir üstatla karşılıklı döktürürken izlemenin keyfi her daim filmi çekici kılmayı başarıyor.