Cuma, Mart 29, 2019

Project Blue Book


Robert Zemeckis'in yapımcısı olduğu History Channel menşeli "Project Blue Book", 50'li yıllarda geçen UFO fenomeni üzerine bir dizi. Gönüllerin "Littlefinger"ı Aidan Gillen tarafından canlandırılan Allen Hynek gerçek bir karakter, aynı zamanda Project Blue Book da soğuk savaş döneminde uygulamaya konulmuş gerçek bir program. Hynek'in bu projenin içince yer aldığı dönemden kalan hatıralarından uyarlanan dizinin nereye kadar olan kısmı gerçek, kurmacası nerede başlıyor bilmiyorum açıkçası, araştırmasını yapmadım. Ama dizinin kronolojisine göre Hynek ve Yüzbaşı Quinn (Michael Malarkey) projeyi yürüten iki görevli. Uzaylılarla temas hadiselerini araştırıp makul bir açıklama getirmekle yükümlüler zira soğuk savaşın en heyheyli günlerinde Amerikan ordusunun istediği en son şey uzaylı paniği. Tabi hikaye ilerledikçe mızrağın çuvala sığmadığı noktalara ulaşıyoruz ve işler çetrefilleşiyor. Sezonun ilk yarısı itibariyle her hafta gerçekten yaşanmış bir hadisenin üzerinden ilerleyen, bir nevi "monster of the week" şemasını benimsemiş görünen dizi ikinci yarısı itibariyle ordu, sovyet ajanları ve gizli örgütleri de içine alan daha genel bir komploya yöneliyor. Açıkçası dizinin başlarda iyi tutturduğu gizem ve gerilim duygusunun sonlara doğru bocalamasına da
sebep oluyor bu durum. Karakterlerin motivasyonları çok flu ve oluşan paranoya atmosferine pek de olumlu yönde hizmet etmiyor. Ayrıca neredeyse hiçbiri hakkında umursamamızı gerektirecek özelliklere sahip değiller. Hynek ve ailesi için endişelenmemiz gerekir normalde ama Gillen'ın GOT'taki karakterinden kalan izlenimin tazeliğinden midir yoksa performans tercihlerinden kaynaklı bir durum mu bilmiyorum ama hiç bir şekilde bir aile babası hissiyatı uyandıramadı ben de. Acaba gerçek hayatta çocuksuz, ailesiz bir insan da o mu oyunculuğuna sirayet etti diye düşündüm ama varmış çocukları, gayet de seviyor. İlginç bir durum; karakteri meczup, kendi halinde bir bilim adamı şeklinde portreleseler daha iyi olurdu diye düşündüm çoğu yerde. Hynek'in eşi karakterine hiç girmesek daha iyi bile olabilir çünkü hem birbiri ardına aptal tercihler yapıp insanı delirtiyor hem de seçilen oyuncunun Gillen'la zerre kimyası yok. Yüzbaşıyı oynayan Malarkey de karakterine belli bir karizma katmayı başarmakla birlikte bazen çok kasıntı bir görüntü de veriyor, Yüzbaşı da ihtiraslarının peşinde bir savaş gazisi olduğu için salınımlı, gelgitleri çok bir arkadaş, nerede duracağını bilemeyen bir yapısı var. Velhasılı, kasting sıkıntılı. Dizinin yönetmenleri Pete Travis, Alex Graves, Robert Stromberg gibi televizyon dünyasının emektar isimlerinden müteşekkil ama, hikayeye hizmet eden onun dışında çok da göze batmayan bir bir yönetmenlik var genel olarak, görüntü  ve sanat yönetmenliğinin kurduğu görsel dünyanın üzerine çok da bir şey ekleyememişler. Bu noktada keşke biraz daha siyah beyaza yakın, ya da en azından gri bir renk paleti seçilseymiş dönemin dünyasının iki kutupluluğu ve paranoya duygusunun seyirciye aktarımına görsel bir aroma katılmış olurdu, bence.

Ben yetişememiş olduğum için tam fikir beyan edemesem de "Project Blue Book" izleyen çoğu kişinin referans noktası "X-Files" olmuş dolayısıyla o diziyi seven birisinin -buraya kadar çoğunlukla gömmüş gibi olsak da-,  PBB"den de keyif almaması için bir neden göremiyorum. 50'li yıllar, UFOlar, soğuk savaş, her biri benim sevdiğim temalar olduğu için kusurlarına rağmen ben izlerken genel olarak keyif aldım, özellikle ilk bölümlerde. İkinci sezon onayını geçenlerde aldı dizi, dolayısıyla hikayede ucu açık kalan yerleri önümüzdeki yıl daha tatmin edici bir şekilde bağlarlar belki, bekleyip göreceğiz.