İnternette kimilerince tatsız bulunsa da bence gayet yerinde ve başarılı bir isme sahip olan "Barely Lethal" ismi seçilirken benimsenmiş olduğu anlaşılan muzipliği animasyon açılışı ile de devam ettiriyor ve bize psikopat bir baba tarafından değil de devlet eliyle yetiştirilen "hit-girl"lerin üretildiği bir servis olan Prescott ve başkarakterimiz Ajan 83 (Hailee Steinfeld) hakkında bilmemiz gereken herşeyi bu kısımda vermeyi başarırken aynı zamanda çıkış noktası olan esin kaynakları hakkında da fikir veriyor.
7-8 yaşlarındaki şeker kız çocuklarının eğitmenleri Hardman'ın (Samuel L.Jackson) tedrisinden geçerek alev silahından usta araba kullanmaya kadar bilumum yeteneğe sahip olarak yetiştikleri Prescott'un en iyilerinden olan ajan 83 (Hailee Steinfeld), kendisine verilen görevleri ustalıkla ifa ederken bir yandan da birçok filmde görüp özendiği normal lise deneyimini yaşamak için de yanıp tutuşuyor ama ajanların ileride de kendilerine dezavantaj olabilecekleri mantığıyla özel ilişkiler kurma gibi bir lüksleri yok. Servisin uzun zamandır peşinde olduğu Victoria Knox'ın (Jessica Alba) ele geçirilmesi esnasında işler ters gidince izini kaybettirme şansı yakalayan 83 böylelikle değişim programı vasitasıyla Amerika'ya gelen Megan kimliğini benimseyerek kendisini Larson ailesinin yanında buluyor. Babalarının (aile fotoğrafında bıyıklı haliyle belirmekten müteşekkil cameosuyla Topher Grace) evi terkettiği ailenin büyük kızı Liz (Dove Cameron) Megan'a gelir gelmez mesafesini koyunca Meghan'ın ilk kez deneyimlediği lise ortamında kendi yönünü kendi bulması icap ediyor.
"Kick-Ass" ile "Mean Girls"den esinlenerek bir füzyon yaratmaya çalışmış ama filmin lise kısımlarına geçer geçmez bunun yürümediğini görebiliyoruz. Küçük kız çocuklarını suikastçi olarak yetiştirmek üzerinden girişilen kara komedi ve çok da kifayetli olmayan tek tük aksiyon sahneleri yerini komple bir lise filmine bırakıyor ki yanlışlıkla Disney Channel'a falan mı düştüm diye düşünmemek elde değil. Ergen bir soundtrack ve olmazsa olmaz bir voice-over eşliğinde "Amerikan lise hayatı suikastçilikten daha kolay değil", "iyi arkadaşlar edinmek cool takılmaktan daha iyidir" gibi bir dolu klişenin içine boğuluyor hikaye. Yönetmenin R-rated olması öngörülen filmi ısrarla pg-13'e çevirmesinden asıl kafasındakinin bunu yapmak olduğunu varsaymak mümkün ama neticede kendi ayağına sıkmış zira ağzı bozuk, şiddeti bol bir yaklaşım "Barely Lethal"ı benzeri lise filmlerinin kat be kat üstüne çıkarabilirdi.
Kara komedi ve ağzı bozukluğa sırtını dönünce elde kalan sıkıcı bir zorlama komedi anlayışı oluyor ki bu da güldürmekten aciz çoğu yerde. Disney Channel'dan mezun ve ilk film tecrübesiyle karşımıza çıkan Dove Cameron oyuncu kadrosunun içinde eldeki malzemeden eğlenceli bir oyunculuk çıkarmaya en çok yaklaşan isim olsa da onun da abartılı jest ve mimikleri, gereksiz ses yükseltmeleri filmin ergen yaş düzeyini daha da düşürüyor denebilir.
Tarihin en genç yaşta oscara aday olmuş isimlerinden olan Hailee Steinfeld'ın zayıf filmografisinin içindeki bir başka zayıf performans daha bu. Artık komediye yeteneği mi yoktur nedir, güldürmesi gereken sahnede oyuncunun kendisi seyirciden önce gülüyorsa birilerinin birşeyleri yanlış yaptığı ortada demektir. Sophie Turner'ın karakteri itibariyle tümüyle kötü kızlığa abanmış durumda ve her ne kadar Steinfeld'in karakterine neden bu kadar kıskançlık duyduğuna dair bir fikir edinemesek de rolünde sırıtmıyor. Başta Samuel Jackson, anne rolünde Rachael Harris ve hatta Jessica Alba gelmek üzere oyuncu kadrosunun yetişkin bölümü genelde keyifli performanslar sergilemişler ve kızlar yerine keşke bunlarla vakit geçirsek diye iç geçirmeden edemiyorsunuz. Jackson'ın küçük çocuklara el bombası atmayı öğrettiği sahne sesli güldüğüm yegane bölüm oldu.
Saçma çıkış noktasına ve orjinal ismine bakınca kendini zerre ciddiye almayan, eğlencenin suyunu çıkaran çılgın bir filmle karşılaşmayı umarken elindeki bu fırsatların alayını elinin tersiyle iteleyip vasat olmak için aktif bir şekilde gayret gösteren bir yapım "Barely Lethal". Hal böyle olunca direk videoya sürülmesine ve yönetmenin akabinde başka bir şey yönetememiş olmasına çok da şaşırmak mümkün olmuyor haliyle.