Cuma, Mart 24, 2023

The Quest (1996) - Jean-Claude Van Damme


"The Quest" Van Damme'ın bugüne kadar yönetmenliğini üstlendiğini yaptığı yegane film olması itibariyle önemli. "Sudden Death"in Amerikan gişesinde bekleneni verememesi üzerine kendisini "Bloodsport" ile ünlü yapan ve akabinde birçok kişi tarafından tekrar kullanılmış olan turnuva formatına geri dönüş yapmaya karar veren aktör tekrar turnayı gözünden vururum diye ummuş herhalde ama gerek seyircinin gerekse de kendisinin değiştiğini idrak edemediği için yan yatan denemelerinden biri olması bugün filmin yegane hatırlanan taraflarından.


Kötü bir yaşlandırma makyajı ile 90'larda açılsa da "Bloodsport" ile "The Quest"i ayıran en önemli faktör seçilen zaman dilimi. 1925 yılında geçen hikaye, prodüksiyon kalitesinin de yardımıyla ana karakterin New York'un arka sokaklarından başlayıp Tibet'e kadar giden bir yolculuğa sahip olduğu tarihi bir serüven filmi olma hüviyetini de taşıyor. Chris DuBois (JCVD) part time palyaço part time hırsız kişiliği ile zengin mafya tiplerinden para çalıp kol kanat gerdiği yetim çocuklara yediren gariban dostu bir tip. Bir gün mevzubahis mafyalardan biri kendisini ele geçirince kaçmak zorunda kalıyor ve soluğu bir gemide alıyor. Burada mürettebat olarak çalıştırılırken gemiyi ele geçiren Lord Dobbs (Roger Moore) tarafından ABD'ye geri götürülmek vaadiyle kandırılıp Siam'lı korsanlara satılan DuBois'nın yolu bir şekilde tekrar Dobbs'la tekrar kesişiyor beraber Altın Ejder turnuvasının yolunu tutuyorlar.


Filmin Randy Edelman imzalı başarılı müzikleri eşliğinde adım adım yaklaştığını gördüğümüz söz turnuva başlayana kadar neredeyse bir 60 dakika geçiyor, başladıktan sonra da her bir dövüş neredeyse göz açıp kapayıncaya kadar sona eriyor. Bir dövüş filmi için affedilemeyecek bir hata çünkü kimse Van Damme'ın Roger Moore ve James Remar gibi aktörlerle muhabbetlerini izlemek için oturmuyor "The Quest"in başına. Çok uzun bir film de değil aslında, sadece 95 dakika ama o süreden bir on dakika daha kısıp aksiyonu yoğunlaştırılsa çok daha farklı bir film olabilirmiş. Aslında dünyanın farklı bölgelerini temsil eden farklı stillerde yetenekli dövüşçüler toplamayı becermiş Van Damme ama görüntülediği dövüşlerin mevzuvahis kısalığı ve günümüz standartları baz alındığındaki yavaşlığı filme zarar veriyor. Sadece günümüz standartları da değil, Jackie Chan'in kendisini tüm haşmetiyle Amerikan seyircisine kabul ettirdiği "Rumble In The Bronx" ve turnuva formatını başarılı bir şekilde güncel bir pakette sunmayı başarmış "Mortal Kombat"in bir yıl sonrasında gösterime girmiş olması Van Damme'ın o dönemki dövüş filmlerindeki hareketleri gözlemleme ve kendini yenileme noktasında ne kadar yetersiz kaldığının bir ispatı aslında. Herhalde biraz da o nedenle The Quest"in akabinde kendisini Hong Kong üstadı Ringo Lam ve Tsui Hark gibi yönetmenlere teslim etmeyi tercih etti kendisi ama bu hamle de beklediği sonuçları vermedi ki o da başka yazıların konusu. 


Nihai film bazında konuşup dövüş sahnelerini baz almadığımızda Van Damme'ın yönetmenliği o kadar da fena değil aslında. İşlediği tarihi dönemi görsel olarak yansıtmakta başarılı, belli bir noktaya kadar tarihi bir serüven romanı okur gibi bir hava oluşturmayı başarıyor "The Quest".  Kickboxer"ın Tong Po'su ve JCVD'nin çocukluk arkadaşı olan Michel Qissi'nin kardeşi Abdel Qissi "Lionheart"da olduğu gibi burada da final boss'a hayat veriyor. Heybetiyle ekranı doldurduğu aşikar olsa da "Lionheart"a benzer şekilde kötü koreografiden mütevellit bir "bu adamı bu kadar amansız yapan neydi ki" sorusunu sormanız olası final bölümünde.


Roger Moore'un biyografisinde hiç de hayırla yad etmediği bir yapım olmasıyla da ünlü "The Quest". Aktörün anlattıklarına bakılırsa Van Damme ve yapımcı Moshe Diamant'ın çok kötü organize ettikleri çekim süreci Rambo 3"ü yönetmesiyle de bilinen yardımcı yönetmen Peter MacDonald sayesinde bitirilebilmiş. Moore dışında James Remar, Aki Aleong, Louis Mandylor gibi karakter aktörleri de filme bir ağırlık katsalar da senaryonun karakterlere yaklaşımındaki özensizlik tüm çabalarını boşa çıkartıyor. Velhasılı, çocukken defalarca izlenmiş olsa da yetişkin olarak niye böyle yapıldığının idrak edilemediği, tümüyle nostaljik filmlerden "The Quest".