Cuma, Aralık 24, 2010

5.Sezonun ardından Dexter


Ailemizin seri katili Dexter'ın bi süre önce tamamladığı son sezonu üstüne kaç zamandır yazayım diyordum bir türlü fırsat olmadı, kısmet bugüneymiş. Geçtiğimiz yılı Dexter'ın zevcesi Rita'yı kan banyosu içinde cansız bulmasıyla noktalayan dizinin, mevzusunu ordan alıp nereye taşıyacağı, kahramanımızın fıtratı düşünüldüğünde kendisinin böylesi bi trajediyle nasıl halleşeceği 9 ay boyunca dizinin takipçilerinin kafasını kurcalayan bir konuydu. Gördük ki gayet ustalıkla mevzudan sıyrılmışlar. Gerçekten, bir nevi Rita'yı anma töreni gibi geçen ilk bölüm dışında Dexter'ın yas tutma sürecine çok da vakit ayrılmamış. Bu bir bakıma "varildeki ölü kızlar" vakasına bir an önce dalabilmeyi kolaylaştırırken öte yandan kaçırılmış bi fırsat olarak da algılanabilir bana göre. Açık konuşmak gerekirse, biraz Julia Benz'in oyunculuğunun da etkisiyle, Rita karakterine çok da sempati duyan bir adam değildim, yer yer gayet sinir bozucu olabiliyordu. Ama öte yandan, dizinin aynı baş karakteri gibi yer yer duygudan arındırılmış tonuna bir parça melodrama enjekte etme imkanı doğurması açısından iyi bir hamleydi bu karakterin öldürülmesi, ama değerlendirilememiş.


Sezonun asıl hikaye öğesi olan bir grup genç kızın kaçırılıp tecavüz ve işkence dolu bi sürecin ardından öldürülmeleri üstüne oluşan gizem, bu yılı Dexter'ın en iyi dönemlerinden biri yapmaya yetti benim gözümde. Şimdiye kadar 2.sezonu diğerlerinden daha önde tutardım, o yılın heyecan dalgası bi başkaydı. Geçtiğimiz sezon da ortalarında bir nebze sıkıcılaşsa son birkaç bölümü itibariyle müthiş ilerlemişti. Bu yılki öykü ise çarpıcılığıyla damgasını vurdu resmen. Özellikle bu noktada 10.bölüm In The Beginning sezonun en başarılı bölümüydü bana göre. Diğer taraftan bu öyküyü müthiş bir şekilde açıp geliştiren senaryo ekibi, gene sezon başında yan öykü olarak yer verilen Santa Muerte cinayetlerinde aynı başarıyı sergileyemediler. İlk üç bölümde diziye gore bir ton kazandıran bu vaka, diskoda gerçekleşen fiyasko operasyon sonrası apar topar gündemden düştü. Madem bir yere bağlanamayacaktı hiç başlanmasa iyiydi, başlandıysa da düzgün biçimde geliştirilmeliydi.


Maalesef yazar kadrosu, güçlü hikaye örgüsüne rağmen varil kızları vakasında da çeşitli falsolara imza attı. Her şeyden önce final bölümü, tüm sezon göz önüne alındığında son derece yavan ve sönük bi bölümdü. Daha da önemlisi bitişi itibariyle hikayede bir sürü boşluk kalmıştı. Tecavüzcü çetenin üyelerinin birbiriyle bağları, bu eylemlere ne motivasyonla giriştikleri, Jordan Chase'in psikopat karakterinin altındaki saiklerin neler olduğu tümüyle havada kaldı. İlk kurbanları olan Emily karakteri, ne etmeye Stockholm sendromundan muzdarip, nolmuş da böyle zıvanadan çıkmış anlayamadan öldürüldü. Önceki sezonlarında dramatik yapıyı kat kat daha başarılı kurmayı beceren Dexter ekibinin bu sezon müthiş bir öncülden hareket ettikleri halde bunu tatmin edici bi şekilde nihayete erdirememeleri hanelerine bi eksi not olarak yazılabilir.

Tüm kusurlarına rağmen takip etmesi en keyifli sezonlarından birini geride bıraktı bana göre Dexter. Konuk oyunculardan Julia Stiles'ı ben çok beğenmem, Lumen karakterinde kötü bir performans sergilediğini iddia edemesem de başka bir oyuncunun seçilmiş olmasını tercih ederdim. Diğer misafir oyuncular Johnny Lee Miller ve Peter "Robocop" Weller'ın varlıkları ise diziye renk katmış. Özellikle Miller, Jordan Chase karakterini hem ilgi çekici hem de ürkütücü biri kılmakta son derece başarılı olmuş. Bu yıl içinde de gayet yüksek seyreden reytinglerine rağmen bi sezon daha ekranlara dönüp dönmeyeceği tam olarak netleşmemişti Dexter'ın, finalden önceki hafta içinde belli oldu. Çekimlerine bahara doğru başlanacak yeni sezonu izlemek için bir 9 ay daha beklemek durumundayız maalesef.