Hayatı bakıcılık yapmakla geçmiş Joanna (Kristen Wiig), torunu Sabitha'ya (Hailee Steinfeld) bakacak birine ihtiyacı olan Bill'in (Nick Nolte) evine taşınır. Sabitha'nın annesi bir tekne kazasında yaşamını yitirmiştir, alkollü kullandığı için kazaya sebebiyet veren de babası Ken'dir (Guy Pearce). Bill'i kızından Sabitha'yı da annesinden ettiği için ikisi de Ken'e karşı pek sıcak duygular beslemezler, Ken'in de bunu hak eder bir hali yoktur. Zamanını uyuşturucu ve fahişelerle geçiren ipsiz sapsız bir tiptir. Buna rağmen Joanna'ya ilk gördüğü andan itibaren kibar davranması feci şekilde bu tarz bir ilgiye ihtiyaç duyan Joanna'nın Ken'e farklı bir gözle bakmasına sebep olur. Bunu fark eden Sabitha ile arkadaşı, Joanna'ya babasının ağzından ilgi dolu mailler yazarak onu makaraya almak isterler. Öngöremedikleri şeyse hayatının aşkını bulduğuna kanaat getiren Joanna'nın sadece kendi pılını pırtını değil Bill'in garajında kullanmadığı mobilyaları da yanına alarak Ken'in dairesine taşınmasıdır.
Kısa hikayaleri ile bilinen Alice Munro isimli Kanadalı yazarın "Hateship, Friendship, Courtship, Loveship, Marriage" isimli antolojisindeki kitaba adını veren hikayeden uyarlama bir filmmiş bu. Sarah Polley'nin "Away From Her"ü de bu kitaptaki başka bir hikayeden esinlenmiş. Hiç okumamış olsam da birilerine esin kaynağı olacak derinliğe sahip belli ki. Öte yandan "Hateship, Loveship"i izleyip de yazara bir önyargı beslemek de olası zira niye var olduğu anlaşılmayan garip bir yapım. Karakterler tasarımları itibariyle çok sıkıcı addedilemeyeck olsalar da yaptıkları tercihler ve sonuçları itibariyle "niye böyle yaptı ki şimdi bu?" tepkisi uyandırıyorlar insanda genel olarak.
Joanna son derece saf ve sosyal zekası düşük bir tip mesela. Buna rağmen Ken gibi loser, Joanna hayatına girer girmez kendini düzeltme yolunda çaba göstermeye çabalıyor ve başarıyor da. Böyle adamları ancak bu kadar saf kadınlar mı adam edebilir, yoksa birbirlerine müstehaklar mı demeye getiriliyor, anlaşılmıyor hiç. Finalde Joanna'nın aradığımı buldum demesine bakılırsa ikisinden de biraz biraz var ama film bittikten sonra acaba bu ikisi en fazla kaç yıl beraber kalabilirler diye düşünürken buluyorsunuz kendinizi,o derece inandırıcılıktan uzak geliyor anlatılan. Wiig komedi performanslarıyla bile çok hayranı olduğum bir isim değilken, yer aldığı ilk dramada rol için çok da uygun olmadığını belli ediyor. Elinden geleni yapsa da çok da parlak bir iş çıkardığı söylenemeyecek Pearce'la da uyumsuzlar. Dede kız ikilisinde Nolte ve Steinfeld tatlı bir ekip oluşturmuşlar aslında, filmin çoğunu bunlarla geçirse daha parlak bir yapım olabilirmiş. Neticede izlenmese hiçbir şey kaybettirmeyecek, izlendiğinde de hiçbirşey kazandırmayacak bir film.