Komedileriyle bilinen aktörlerin ciddi drama yapmaya yeltendikleri her bir örnek oldum olası ilgimi çekmiştir. "Mr.Church" de Eddie Murphy için sanırsam bu alanda bir ilki teşkil ediyor. 2000'lerde "Dreamgirls" ile oscara yanaştığı ufak bir sapmayı saymazsak 2000'li yılları çoğu pg-13 aile komedileriyle geçiren ve her bir yeni filmiyle hem eleştirel hem de gişe anlamında öncekini aratır hale gelen aktör 2012'den sonra bir dört yıl kadar ortalıktan kaybolmuş geri dönüşünü de bu filmle yapmıştı. Britt Robertson tarafından canlandırılan bir genç kız ve ailesinin yaşadığı dönüşümlerin çoğunda yanlarında olan aşçıları Bay Church filme adını veriyor olsa da hikaye daha ziyade Robertson'ın karakterine odaklanıp Murphy'yi yan role indirgiyor. "Sihirli zenci" (magic negro) adı verilmiş bir hikaye kalıbı var; beyaz karakterlerin hayatına girip olumlu yönde etkiler bırakan ya çok masum ya çok cool siyahi karakterlerin olduğu filmler bu kategoriye sokulur genelde, "Green Mile" da bu noktada adı en sık anılan örneklerden biridir biraz haksız bir şekilde. "Mr.Church" de mevzubahis bu türün son örneklerinden biri gibi duruyor. Arada karakterin kendisine ve yaşadıklarına dair bir iki kırıntı önümüze atılıyor olsa da çoğunlukla genç kızın hayatındaki etkisi üzerinden bir anlam ifade ediyor mevcudiyeti. Hal böyleyce hem çok ilginç hem de bir o kadar sıkıcı, sihirli ve bir o kadar da hayali bir figüre dönüşüyor karakter. Avustralyalı yönetmen Bruce Beresford 80'ler ve 90'larda birçok ilginç filme imza atmış olsa da parlaj yıllarını çoktan geride bırakmış bir isim. Hikayenin bayatlığını idrak edememekle kalmayıp herhangi bir yenilik getiremeyişinden de bunu görmek mÜmkün. Murphy her zamanki çılgın enerjisinden uzakta, sükunet timsali bir karakteri olgun bir şekilde hayata geçirmeyi başarıyor ama filmin Murphy'nin oyunculuğunun bu farklı boyutunu gösterebilmek dışında bir özelliği yok maalesef.