Cuma, Mart 05, 2021

Dark Places (2015) - Gilles Paquet-Brenner


Gillian Flynn şu ana kadar sadece 3 roman yazmış olsa da son 15 yılın en parlak yazarlarından biri olarak kendini kabul ettirmeyi başarmış bir isim. Tabii daha geniş kitlelere ulaşmasını kitaplarından daha ziyade uyarlamalarına borçlu. David Fincher'ın yönetmenliğini yaptığı "Gone Girl" hem gişe hem de eleştirmenler nezdinde bir hayli başarıya ulaşmıştı 2014'te. 4 yıl sonrasında HBO için dizi olarak uyarlanan "Sharp Objects" de aynı başarıyı televizyon düzeyinde göstermeyi başarmıştı. Hal böyle olunca kronolojik olarak yazdığı ikinci roman olan "Dark Places"ın uyarlamasının nasıl olup da böyle başarısız kotarıldığına hayret etmekten kendini alamıyor insan. 

 
Kendisinin de tanıklığıyla annesi ve kardeşlerini katletmekten dolayı hüküm giymiş erkek kardeşinin yıllar sonra gerçekten suçlu olup olmadığını araştırmaya karar veren Libby Day'in (Charlize Theron) hikayesini anlatan "Dark Places" flashbacklerle ilerleyen bir yapıya sahip. Yetişkin versiyonu Corey Stoll tarafından canlandırılan ağabey Ben'in gençliğine Tye Sheridan hayat veriyor. Tıpkı "Regression" gibi satanizm paniğinin yoğun olduğu yıllarda geçen öykünün merkezinde yer alan Ben'in, annesi (Christina Hendricks) ile arası nedense pek iyi değil.
 

 
Hayatında tek değer verdiği şey de hamile bıraktığı ve görüntü itibariyle çok da sağlam ayakkabı gibi görünmeyen kız arkadaşı Diondra (Chloe Moretz) gibi duruyor. Geçmiş ile gelecek arasında salınıp duran hikayeye bir çok karakter girip çıkıyor, aynı karakterlerin geçmiş ve günümüz versiyonlarıylamuhatap olup duruyoruz. Bir de günümüzde Libby'ye yardımcı olan gerçek suç hikayeleri fanatiği Lyle (Nicholas Hoult) var. Ortada çözülmeyi bekleyen bir gizem var ama film bir şekilde insanda merak duygusu uyandırmayı beceremeden ilerlemeyi başarıyor ki finale doğru gizem çözüldüğünde de kendinizi bu muymuş diye bir tepki verirken bulmanız mümkün.
 
 

Yazarın eserlerinden yapılan uyarlamalar içinde prodüksiyonuna başlanılan ilk film bu anlaşılan, 2013'te çekimleri tamamlanmış. Filmden gördüğümüz kadarıyla hikayenin hiç bir matah tarafı yok ama kitabı okumadan konuşmak doğru değil tabii ki, belki de yapılan uyarlamanın kusurudur. Artık eldeki materyalin kıymetini mi bilemediler nedir, şu gün çekilse daha mı farklı olurdu diye düşündürtüyor. Filmi yönetmekle vazifelendirildiği yetmiyormuş gibi senaryoyu yazma işini de üstlenmiş Gilles Paquet-Brenner diye fransız bir yönetmen var. Yaptığı 7.filmmiş bu, aralarında bir iki ödül kazanmış olanlar da mevcut, ama bugüne değin ne adını ne de sanını duymuşluğum yok. 
 

 
Charlize Theron filmin yapımcıları arasında ama kostümlerinden tutun da sanat yönetimine kadar herşeyinden ucuzluk akıyor filmin. Asıl şok edici olan bütçenin 20 milyon dolar olarak görünmesi ki Hollywood standartlarında çok yüksek bir meblağ sayılmaz ama filmin yapım kalitesine bakılınca neresine ne şekilde harcanmış o kadar para anlam vermek mümkün değil. Belki de oyuncu kadrosuna gitmiştir kim bilir, irili ufaklı da olsa iyi bir oyuncu kadrosu var filmde. Öte yandan Christina Hendricks ve Chloe Moretz dışında akılda kalan bir performans gösterebilen de yok. Dahil olup zaman ve para nispetinde katkıda bulunmuş herkes için israf bir yapım.