Pazartesi, Mart 22, 2021

Liar Liar (1997) - Tom Shadyac


1994 yılında 1 değil 2 değil tam 3 ayrı filmiyle ("The Mask", "Dumb and Dumber" ve "Ace Ventura") gişelerde devleşmesinden sonra 90'ların en büyük yıldızlarından biri haline gelen Jim Carrey ertesi yıllarda Ace Ventura'nın devam filmi ve "Batman Forever" ile birlikte bu çizgisini sürdürmüş, sadece kendisinden beklenenin biraz dışına çıkmaya cüret ettiği Ben Stiller filmi "The Cable Guy" ile bir nebze tökezlemişti. Belki de bu yüzden kendini tekrar "Ace Ventura"da beraber çalıştığı Tom Shadyac'in kollarına bırakma ihtiyacı hisseden Carrey "Liar Liar" ile birlikte kariyerinin bence en başarılı komedisine imza atmıştı. Belki kendisi de bu zirve duygusunu tatmış olacak ki sonraki iki filmi drama ağırlık verip ödüllerini fazla fazla topladığı "The Truman Show" ve "Man On The Moon" oldu.


"Liar Liar" mesleki hırslarından ötürü ailesini ihmal etmiş düzenbaz avukat Fletcher Reede'in öyküsünü anlatır. Babasının kendisine verdiği sözleri tutmamamasından bunalan oğlu Max, doğum gününde babasının bir günlüğüne de olsa yalan söylemeyi bırakması dileğinde bulunur mumlarını üflerken...ve dileği gerçekleşir. Ertesi gün Fletcher'ın ağzından sadece doğru sözler çıkmaktadır, hem de kariyerini ilerletecek çok karlı bir davaya girmesi gereken ve kazanmak için yalan söylemeye muhtaç olduğu bir günde.


Son derece basit ama bir o kadar muazzam bir çıkış noktasından hareket eden "Liar Liar" Fletcher yalan söyleyememeye başladığı andan itibaren sazı Jim Carrey'nin eline veriyor ve aktör kelimenin tam anlamıyla döktürüyor. Overacting nedi, neye benzer en bariz örneklerinden birini sergileyen Carrey belki de birçoklarınca abartının sınırlarına varan bir performans sergilemiş olsa da bir iki ufak sahne hariç filmi komple sırtlayan, tüm zamanların en başarılı komedi performanslarından birine imza atıyor, izlerken gülmekten çenenizi ağrıtacak bir oyunculuk bu. Carrey'nin önceki filmlerinde yoğunlukla yer alan bel altı mizahının bu filmde oranının sıfıra yakın olması ve ebeveyn-çocuk ilişkisi gibi sıcak bir hikayeye sahip olması da hem Carrey'nin performansının göz yormadan turnayı gözünden vurabilmesinde hem de filmin kalıcılığının artmasında önemli bir faktör. Filmin sonunda en az film kadar eğlenceli olan kamera arkası görüntülerden de anlaşılacağı üzere her bir sahne için birçok farklı yorum getirebilen aktörün performanslarının içinden en vurucu olanları seçip filmini anlamlı bir haline getirebilmiş yönetmen Shadyac'in hakkını da teslim etmeden geçmemek lazım. 


Üzerinden 24 yıl geçtikten sonra izlendiğinde hala aynı güçte komik olmayı başarabilmesinin yanı sıra artık çok geride kalmış bir zaman diliminden bir hatıra olması itibariyle insanı güldürürken buruk bir tat da bırakabilen bir yapım "Liar Liar". Çünkü ne biz o zamanki insanlarız, o dönemki saflığımız, masumiyetimiz ve umut doluluğumuzdan eser yok ne de filmin yapıldığı Amerika aynı ülke. Elbette her dönem kendi sorunlarıyla doluydu ve bugünden romantik bir gözle geçmişe dönmek çok da gerçekçi değil ama dışarıdaki durum ne kadar kötü gözükürse gözüksün filmlerinde cynicallıklan uzak pozitif bir dünya yaratmayı başarıyordu Hollywood, o yıllarda dünyanın zirvesinde yalnız olmanın verdiği bir özgüvenle belki de. Artık o devre çok geride kaldı ama neyse ki "Liar Liar" gibi filmler yaşamaya devam ediyor ve bunaldığımız anlarda elimizden tutup bizi eğlenceli ve dertlerimiz unutturacak bir yolculuğa çıkarmayı başarıyorlar.