Perşembe, Mart 18, 2021

The Edge of Seventeen (2016) - Kelly Fremon Craig


Özellikle 80'ler ve 90'lar Amerikan sinemasının popüler janrlarından olup akabinde tümüyle kaybolup gitmiş olmasa da eski popülerliğinden bir hayli uzakta olan "Coming of age" ya da "teen" filmlerinin son yıllarda ses getiren örneklerinden biri "The Edge of Seventeen". Yönetmen Kelly Fremon-Craig Hollywood'da yazar olarak tutunmaya çalışarak geçen bir 10 senenin ardından yazdığı bu senaryoyu idolü James L.Brooks'un yapım şirketine göndermiş ve Brooks'un senaryoyu beğenip destek çıkmasıyla filmin prodüksiyonuna başlanmış.

 
Hailee Steinfeld tarafından canlandırılan Nadine karakter tibariyle çocukluğundan beri herkesle çok uyum sağlayamayan, babasının bir kaç yıl önce ani vefatının da bu durumu hiç kolaylaştırmadığı bir karakter. Yegane ebeveyn pozisyonunu dolduracak potansiyele hiç sahip olamamış annesi (Kyra Sedgwick) devamlı bir nevroz halinde ve ergen çocuklarının zırıltılarına hiç yeri yok. Hal böyleyken kendisini daha az üzen ve daha sorumluluk sahibi olan oğlu Darian'ı (Blake Jenner) Nadine'e bariz bir şekilde tercih ediyor. Darian'ın çocukluğundan beri kolay uyum sağlayan öz güvenli bir karakter olması ve sadece evde değil Nadine'in bir hayli zorlandığı lise ortamında da herkesin favorisi olması iki kardeş arasındaki ilişkiyi bir hayli limoni hale getirmiş. Nadine'in tüm bu süreç içerisindeki yegane dayanağı, çocukluktan beri en yakın ve hatta yegane arkadaşı olan Krista'nın abisi ile flört etmeye başlaması Nadine'in hayatını alt üst etmeye yetiyor. Herşeyi yolunda gittiği gibi en yakın arkadaşını da kapan abisine duyduğu gücenme, Krista'nın "erkek arkadaş buldum" havalarına çok hızlı bir şekilde kapılıp Nadine'i kolay satması ile birleşince arkadaşsız ergen hayatının ne kadar ıssız bir çöl olabileceğini hızlı bir şekilde kavrıyor Nadine. Annesinin duygusal olarak çevrim dışı olması sebebiyle kendisine yol gösterecek bir yetişkin figürü olarak ikide bir tarih hocası Max'i (Woody Harrelson) darlayan Nadine, Max'in döverek sevme metoduyla biraz biraz rahatlıyor olsa da içine düştüğü yalnızlık hissinin içinde ardı ardına bazı hatalar yapmaktan kendini de alamıyor.


Nadine kendi dertlerinde boğulurken etrafındakilerin duygu ve düşüncelerini çok da umursamayabilen bencil bir karakter aslında. Sınıf arkadaşı Irwin açıkça Nadine'den hoşlanıp ilgisine mazhar olmaya çalışıyor ama Nadine her yalnız hissettiğinde soluğu Irwin'in yanında alıyor olmasına rağmen ikide bir oğlanı itin makatına soktuğu yetmiyormuş gibi kendisine en ufak ilgi göstermeyen okulun yakışıklılarından birinin peşinde gezmekten de geri durmuyor. Kyra Sedgwick'in personası sağolsun anne karakterine herhangi bir sempati beslemek mümkün olmasa da Nadine'in kardeşine de haksız yere öfke beslediğini hikaye ilerledikçe görebiliyoruz zaten. Öte yandan Nadine'in hissettiği kafa karışıklığını ve terkedilmişlik hissini de hain arkadaşı Krista ve çapsız annesi ile olan ilişkisi üzerinden seyirciye geçirmeyi başarıyor film. 
 


Bu noktada bir parantez açıp Hailee Steinfeld'e değinmeden geçmemek lazım çünkü başka bir aktrisin elinde gayet itici olabilecek bir karakteri çok sempatik bir şekilde hayata geçirmeyi başarmış genç oyuncu. Normalde lise filmlerinde çoğunlukla 20'li yaşların ortasında oyuncular kullanmak adetken film çekildiğinde daha 19 yasinda olan Steinfeld'in lise çağlarından çok uzaklaşmamış olması karakterini hayata geçirirken ne kadar etkili olmuştur bilemiyorum ama manik depresif ergen tiplemesine yeni bir boyut katmış kendisi. "True Grit" sonrası kariyerini çoğu vasat filmlerde Mark Ruffalo, Guy Pearce, Kevin Costner ya da Vince Vaughn artık kim denk gelirse, ana karakterin kızını  oynayarak geçiren Hailee Steinfeld müzik olaylarına da girince bu aktörlük işlerini çok da kıvıramayacakmış gibi bir intiba uyandırmıştı bir dönem herkeste ama bu filmle birlikte sahalara şık bir geri dönüş yaptığı söylenebilir. Altın Kürede aday gösterildiği bu filmin akabinde yaptığı işlerin hepsi de iyi kötü ses getiren yapımlar oldu zaten.


Artık "me too" öncesi çekilmiş olmasından ileri gelen bir durum mu emin olmamakla birlikte filme dair en hoşuma giden hususlardan biri erkek karakterlerin ya pislik ya da düşüncesiz gerizekalı oldukları "erkeklerin canı cehenneme,yaşasın kizkardeslik" temalı modern feminist filmlerden biri olmaması. O kadar ki anne ve arkadaş karakterleri -biraz da kastingden kaynaklanan bir durum olarak- erkek karakterlere kıyasla çok daha itici. Nadine'in favori öğretmeni rolünde Harrelson zaten filmin gizli yıldızı, ikilinin beraber olduğu her noktada film bir tık daha keyifli hale geliyor. Umuyorum ilerde bir başka komediye daha bir araya gelirler. Blake Jenner da göründüğünden daha derin olan iyi yazılmış ağabey karakterinde gayet basarili. Nadine'e yanık Irwin'i canlandıran Hayden Szeto film çekilirken 30 yaşındaymış ve izlerken bebek yüzü sağolsun bu adam liseli olamaz demiyorsunuz ama daha genç başka bir aktörü hiç mi yoktu diye düşünmemek de elde değil. Babayı canlandıran oyuncu da hakeza çok yaşlı , Nadine'in dedesi gibi duruyor.


Açıkçası ilk izlediğim vakit fragmanının bende uyandırdığı beklentiyi karşılamadığını düşündüğüm overrrated bir yapım olarak aklımda kalmış "The Edge of Seventeen" ama ikinci izleyişimde aradan geçen zamanın kendisine iyi davrandığı, oyuncu kadrosunun üst düzey performansları sayesinde başından sonuna kadar keyifle izlenebilen, iyi yazılmış ve kifayetli bir şekilde çekilmiş bir filmle karşılaştığımı söyleyebilirim. Akabinde pek bir şey yapmamış Fremon'ın sıradaki işini merakla bekliyoruz.