Perşembe, Mart 01, 2018

Nerde o eski Jackie Chan'ler: Bleeding Steel


Jackie Chan'in büyük bir hayranı olmama rağmen son birkaç yıldır yaptığı filmleri pek takip edemedim. Burda yegane kabahat benim de sayılmaz, çok da ilgimi celbeden bir şeyler sürmedi piyasaya. Geçtiğimiz sonbaharda gösterime giren "The Foreigner" ile orucu bozmuş olduk. Martin Campbell'ın yönettiği film Jackie Chan filmi kisvesi altında bir politik gerilimdi ve işin bu yanını iyi becerse de Chan'den beklediğimiz aksiyondan feragat ediyordu. Aralığın sonunda Çin'de gösterime girmiş "Bleeding Steel" daha bir standart bir Chan filmi ama aynı zamanda da değil.

Chan bu sefer bilim-kurguya dalmış biraz. Biyoteroristler, geliştirilmiş ve güçlendirilmiş insan bedenleri vesaire etrafında dönen bir hikaye. Chan kızını korumaya çalışan emektar bir polis şefi rolünde. İşin açığı çok da akılda kalan bir hikayesi yok. Zaten Chan'in filmlerini düşündüğünüzde aklınızda kalan hikaye değil aksiyon ve dövüş sahneleri olur hep. Fakat film bu açıdan da yavan. Emektar efsane artık yaşlandığının daha idrakinde heralde, kendini daha da yıpratmaktan kaçınıyor belki de. Zaten çok fazla dövüş sahnesi yok, olanlarda da Chan'den ziyade Erica Xia-Hou ön plana çıkıyor, yetenekli bir arkadaş.


Hadi dövüşten geçtik, iyi tasarlanmış aksiyon sahneleri olsa da yeter diyoruz. Bu noktada film baştaki sağlam çatışma sahnesiyle sıkı bir giriş yapsa da gerisini getiremiyor. Finaldeki kapışma da başarılı kotarılmış sayılır ama arasında hatırda kalır bir şey yok. Sydney Opera binasının tepesinde geçen bir sahne var, bana "Who Am I?"daki şahane gökdelen sahnelerini hatırlatsa da heyecan vericilikte onun yanından bile geçemiyor. Bu durumun oluşumunda yukarıda da belirttiğimiz gibi Chan'in yaş faktörü etkili. Ama ikinci filmini çeken yönetmen Leo Zhang'in havadan "evet gerçekten binanın üstündeler" demek istercesine dönüp dönüp havadan çekim yapmak dışında başka bir yaratıcı fikir bulamamış gibi görünüyor olmasının da payı büyük. Gerçi yönetmenin komple hakkını yemeyelim, yukarıda bahsettiğimiz girişteki çatışma sahnesi ve finalde Xia-Hou'nün ön plana çıktığı dövüş sahnelerindeki koreografi ve sahneleme başarılı gayet. Yani tümüyle umutsuz bir vaka değil ama gene de alması gereken daha çok yol olduğu da aşikar. Özellikle filmin tonu komedi ile dram arasında o kadar dengesizce salınıyor ki, sadece birini tercih etmek varken niye birbirlerine bulamaya çalışmışlar anlamak mümkün değil. Eğlence kısmının çoğunlukla komik zamanlaması çok başarısız olan Show Lo'ya kalmış olması büyük handikap zaten, dram ağırlıklı takılsalar  çok daha iyiymiş zira hem Chan bu sahnelerde gayet dokunaklı bir oyunculuk sergiliyor hem de Fei Peng imzalı başarılı müzikler dram ve aksiyon için çok daha müsait. Oyunculuk demişken Chan'in kızı rolündeki Na-Na OuYang başarılı bir seçim, hakeza kötü adam departmanında Callan Mulvey ve Tess Haubrich de. Fakat bu ikisi ağır ve saçma makyajlar altında iyi değerlendirilememişler.


Velhasılı kelam, artık 64 yaşına gelmiş Chan'den bu saatten sonra bir aksiyon klasiği beklemek çok mantıklı değil, orası kesin. Diğer taraftan yaş faktörü eli yüzü düzgün bir aksiyon filminde yer almasının önünde bir engel de değil. Umarız kalan yıllarında bu noktada daha özenli tercihler yapar.