Pazar, Ocak 09, 2022

Mother/Android


Kariyerinin patlama yaptığı 2010'ların başında Hollywood'un geleceği en parlak çocuk yıldızlarından biri olarak görülen Chloe Grace Moretz'in aradan geçen 12 sene sonrasında kendisine yönelik beklentileri boşa çıkardığını söylemekte bir beis yok sanırsam. Çok genç yaşta şöhrete kavuşup sonradan sapıtan tiplerden olmadığı aşikar olsa da kendi döneminden bir Elle Fanning ya da Hailee Steinfeld'e kıyasla kariyer çizgisinin çok sönük kaldığı ve ikinci bir Dakota Fanning vakasına dönüştüğü konusunda herkes hemfikir gibi. 


Bu noktada kendisinden başka suçlayabileceği kimse de yok. "Dark Shadows" ve oyunculuğa bir yıl kadar ara verip kariyer seçimlerini tekrar gözden geçirdiğini söylediği 2016 arasında yaptığı filmlerin neredeyse hiçbiri eleştirel düzeyde başarılı olmasa da en azından A-tipi stüdyo filmleriydi hepsi ve bellli bir görünürlük veriyordu aktriste. Sonradan yaptığı seçimlerle kendini bir nevi indie prensesi olarak yeniden konumlayıp ikinci bir Kristen Stewart olmaya çalıştığı aşikar ama iyi bir senaryo nedir neye benzer çok da anlamadığını ima eder şekilde yaptığı birbirinden başarısız seçimlerle yukarıda da belirttiğimiz Dakota Fanning'inkine benzer bir filmogrofi çıktı ortaya. 


"Mother/Android" de aktristin A-sınıfı geçmişinden nemalanmaya yeltenen b-tipi janr denemelerinin son örneği.  Androidlerin yaygın kullanımda olduğu bir gelecekte geçen film ilk beş dakikasında hem robot isyanına dalıp hem de Georgia'nın (Moretz) hamile kaldığı bilgisini vererek geçtiği dünyaya dair başka bir detay sunma gayreti göstermeden 9 ay sonrasına atlıyor hemen. Aradan geçen zaman zarfında doğurmanın eşiğine gelmiş karnı burnunda Georgia, bebeğin babası Sam ile birlikte Boston'daki bir güvenli bölgeye ulaşmak için yolculuk halindeler.


Arada gördüğümüz askeri üslerden anladığımız kadarıyla insanlarla androidler arasında bir silahlı çatışma söz konusu. Gene film bizden androidlerin köşe bucak kaçılması gereken ölümcül bir tehlike arz ettiklerine inanmamızı talep ediyor. Ediyor etmesine de bu saydığımız şeyleri seyirciye geçirecek ne hikaye anlatma kabiliyeti var ortada ne de prodüksiyon kalitesi. Covid'in zirve yaptığı vakitler çekildiği belli olan filmde sahnelerin mümkün olduğunca az oyuncuyla kotarılması gayret edildiği fazla belli oluyor.


Mevzubahis dünyaya dair detaylı bir resim çizmekten gerek zorunluluklar gerekse de bilinçli tercihler vesilesiyle kaçınan film odak noktasına iki ana karakterini koyup kamerasını onlardan hiç ayırmıyor. Yönetmen bu ikilinin macerasının seyircinin ilgisini ayakta tutmaya yeteceğenine kanaat getirmiş belli ki ama ne senaryo bu karakterleri derinleştirmek için her hangi bir gayret gösteriyor ne de oyuncular arasında seyirciye sirayet edecek bir kimya tutturulabilmiş. 
 
 
 
Sam'i oynayan arkadaş "Europhia" dizisiyle parlamış bir isimmiş, izlemedim bilmiyorum ama buradaki performansını baz alınca kendisinin kasting israfı olduğunu söylemekte bir sakınca yok. Moretz karakterinin hamilelik tarafını portrelemekte gayretli olsa da bu elemandan çocuk yapıp distopik bir dünyada hem kendisini hem de bebeğini tehlikeye atacak kadar bir hissiyat beslediğine dair en ufak bir izlenim uyandıramıyor izleyicide. Tüm anlatısını bağladığı bu iki karakteri seyirciye ilgi çekici hale getirmekten aciz olan film finale yaklaştıkça bunların başına ne gelicek diye herhangi bir kaygı gütmeniz de mümkün olmuyor böyle olunca.


Romanya devrimi sırasında dünyaya gelen ve zarar görmesin diye ebeveynleri tarafından yurtdışına gönderilen yönetmen Matthew Tomlin'in bu geçmişinden esinlenerek yazdığını söylediği "Mother/Android" böyle kişisel bir arka planı yansıtma konusunda başarılı değil maalesef. Gereksiz derecede karanlık bir sinematografi ile çekilmiş filmde bir nebze yönetmenlik ışığının görüldüğü yegane kısım Georgia'nın Sam'i hastaneden kurtardığı yanılmıyorsam tek plan çekilmiş stealth sahnesi. Ötesinde bir numara yok.