Pazar, Ekim 04, 2020

Enola Holmes


Enola Holmes, "Sherlock Holmes"un yaratcısı Arthur Conan Doyle'un orjinal hikayelerinde yer almayan, 2006'da Nancy Springer isimli yazar tarafından yaratılmış bir karakter. Sherlock Holmes evrenindeki karakterleri fon alarak genç kızları hedef kitlesine koyan detektiflik hikayelerinden bezeli bir YA serisinin kahramanı. Kendi çapında belli bir popülariteye ulaşmış ki Millie Bobby Brown'ın okuduğu anda oynamak istediği ama fazla genç olduğu için uygun zamanı beklemeye razı olduğu bir karakter olmuş. Sonradan Godzilla'larında rol aldığı Legendary Pictures'a projeyi götürüp finansmayı koparmayı da başarmış. Yani filmin başrolü olmasının yanı sıra yapımcıları arasında da yer alıyor Millie Bobby Brown ki sinema tarihinin en genç yapımcılarından biri olarak kayıtlara geçmiş durumda şu an (rol için 6 milyon dolar, yapımcı olarak da 500 bin dolar ödenmiş kendisine).  Daha 11 yaşında ahir ömrüne yetecek bir servete sahip olunca insan 16 yaşında da film yapımcılığına girişebiliyor demek ki;kader, kısmet... Filmin esasında sinemalarda gösterilmesi planlanıyordu ama pandemi vurunca haklarını Netflix'e satmayı uygun buldu Warner Bros.


Senaryoyu yazma işi kariyeri bir yığın uyarlama ile dolu olan Jack Thorne'a ("His Dark Materials","The Aeronauts", "Wonder") emanet edilmiş ama dördüncü duvarı yıkarak seyirci ile muhabbete girme fikri de Brown'a aitmiş. Bunun yanı sıra birçok sahnede de senaryonun dışına çıkarak doğaçlama yapma imkanı da bulmuş ki senaryoya sıkıca bağlı olunan "Stranger Things" gibi işlerde çok da mümkün olmayan bir şey bu.
 
 
Büyük biraderler Sherlock ve Mycroft Londra'da yaşarken annesinin dizinin dibinde satrançtan dövüş sanatlarına envai çeşit şey öğrenerek büyüyen Enola'nın annesinin ortadan kaybolmasıyla onun peşine düşmesiyle açılan hikaye çok vakit geçmeden başka bir gizemi merkezine alıp dümeni o tarafa kırıyor. Bir bakıma iyi oluyor, anneyi canlandıran Helena Bonham Carter'ın itici sıfatını daha fazla çekmek zorunda kalmıyoruz.


Biraz derdi dünyadan büyük bir film bu. Annesinin derdine düşen Enola bir yandan dönemin anlayışına uygun bir kadına dönüşmesini beklediği için kendisini yatılı bir okula göndermeye çalışan annesini yokluğunda yasal velisi konumundaki  Mycroft'tan kaçıyor (bu filmdeki yorumun aksine  Conan'ın öykülerinde Mycroft'un tembel ama son derece zeki bir karakter olarak tasvir edildiğinin de altını çizmeden geçmeyelim). Bu feminist vurgu annesinin kadınlara daha fazla hak tanıyan bir reform paketinin parlementodan geçmesi için çalışan bir kadın grubuna dahil olduğu bilgisiyle artıyor. Film boyunca Enola'nın ne kadar korkusuz, güçlü, kendine yeten vs. birisi olduğunu dinleyip duruyoruz zaten. Genç kızların özdeşleşebileceği güçlü bir ergen kız yaratılmak istenmiş anladık ama geri kalan izleyici için iticiliğin sınırlarında gezinen bir karakter. Neyse ki Millie Brown'ın oyunculuğu bu handikapı bir nebze olsun gidermeyi başarıyor ama gene de belli bir derdim var edalarında kör göze parmak mesajlar veren filmlerin izlendikten sonra unutulmaya mahkumlar kanaatimce.


Filmin yönetmenlik koltuğuna oturan Harry Bradbeer tüm kariyerini televizyonda oluşturmuş bir isimmiş, "Fleabag", "Killing Eve" vs. işlerde imzası var. Projede kendisini çeken şeyin halihazırda hayranı olduğu Sherlock Holmes evreninde geçen bir işlevsiz aile öyküsü anlatmak olduğunu söylemiş. Her ne kadar CGI kalitesi yer yer göz kanatsa da görselliği ve dönem atmosferini başarıyla verebilen, eli yüzü düzgün bir işe imza attığı söylenebilir. Zaten şekilden çok içerikten kaybediyor film. Brown'dan sonra filmin en öne çıkan yüzü olan Henry Cavill Holmes'u canlandırırken fazla kasılmış ve zaten karakteri de bir hayli geri planda. Filmin her bir karesine Enola karakteri hakim zaten, tüm filmi direk kameraya konuşarak geçirmesi bunu dozajını bir tık daha arttırmış, o yüzden diğer karakterlere pek de bir nefes alanı kalmamış. Bir tek Tewkesbury rolünde genç aktör Louis Partridge bir nebze ışıldamayı başarmış. Aşırı derecede bekekyüz bir sıfata sahip olsa da Brown'la karşılıklı kimyaları başarılı.


Yapacak daha iyi bir işi olmayanlar ya da genç bir kız çocuğu sahibi olanlar için belli bir gideri olabilecek bir film "Enola Holmes" ama bir detektif filmi olarak çok başarılı değil, olay örgüsü fazla basit. Daha ziyade içinde bulunulan dönemin ruhuna hitap eden, kadın merkezli olmanın derdinde bir yapım ama onun da cazibesi bir yere kadar. Tutturmaya çalıştığı ton da genelde hafif ama yer yer lüzumsuz savrulmalara giriyor. Görece iyi çekilmiş olsa da iyi olamamış bir yapıt.