Gareth Evans bavulunu toplayıp memleketine dönünce Endonezya'da bir "şimdi bizim dövüş filmlerimizi kim çekecek" kaygısı oluştu heralde. O yüzden daha ziyade korku filmleriyle tanınmış Timo Tjahjanto gibi adamlar "ben doldururum o boşluğu" deyip atıldılar piyasaya. Önce "Headshot" ile birlikte ben yaparsam böyle bir şey olur diyen Tjanjanto bu filmle birlikte "kendi" çıtasını yukarı taşımaya çalışmış. Burada "kendi" lafının altını tekrardan çizmek istiyorum
İki "Raid" arasında Gareth Evans'ın da projeye dahliyle gerçekleşmesi beklenen yapım, sonradan bir ara öldü diye duyulmuştu ama galiba Netflix ve "Headshot" sayesinde tekrar aktif hale geldi, tabii Evans olmaksızın. Triadın Endonezya'daki en namlı infazcılarından biri (Joe Taslim) bir gün vicdana gelip aslında öldürmesi gereken bir küçük kızı koruması altına almaya karar verir, ondan sonra amiyane tabirle tüm dünyayı karşısına alır ki bunlardan biri de eski can dostudur (İko Uwais). Hikaye bu. "Headshot"tan sonra bunu izledikten sonra rahatlıkla söylenebilir ki yönetmen için senaryo çok da öncelik değil, hatta hiç değil. Hani iyi kötü işimizi görsün, bizi a'dan b'ye taşısın gibi bir kaygısı da yok. Karakterler giriyor çıkıyor, araya flashbackler falan sokuluyor ama seyirci bunların arasında bir bağlantı kursun, hikayenin bir bütünlüğü olsun, bu adamlar nereden gelmiş, kendilerini nasıl bu noktada bulmuşlar vesaire, bunların bir altını dolduralım gibi şeyleri hiç dert edinmemiş Tjahjanto. Uwais'le Taslim'in bellerinden yukarısı çıplak, tapınak tarzı bir yerde geçen bir sahne var mesela. Burası neresi, yetiştikleri yer mi vesaire, cevap vermeye tenezzül etmiyor film, bir daha da görmüyoruz zaten. "Headshot"ta da böyle hiç bir yere bağlamayan, koyacak yeri herhalde seyircinin bulması istenen alakasız geri dönüşler vardı, aynısının tıpkısı burada da mevcut.
Hikayeyle uğraşmayı zül addeden yönetmen tüm mesaisini dövüşler ve kana vakfetmiş. Daha doğrusu dövüşler esnasında ne kadar kol bacak kırılabilir, muhtelif organları en kanlı biçimde nasıl bedenden ayırabiliriz, bunlar üzerine çalıştırmış hayal gücünü. Yarım saati rahalıkla kesilebilecek 2 saatlik bir filmden bahsediyoruz ve yüzde sekseni bu şekilde ilerliyor. "Raid 2"nin halihazırda abartılı olan kan revan oranının 4'e katlanmış hali "The Night Comes For Us". Yönetmen "benim esas işim korku aslında" demeye çalışır gibi içinde gudubet yaratıklar yerine bol miktarda dövüş sahnesi içeren bir "Evil Dead" yapmaya çalışmış belli ki, niyet bu. Özellikle Taslim ile Uwais arasında gerçekleşen nihai dövüş o kadar vahşi ki normalde gore sahnelerde gözünü ekrandan ayırma ihityacı hissetmeyen ben bile filmi sardırma ihtiyacı hissettim -gerçi bunun sebebi rahatsızlıktan ziyade sıkılmaydı ama, neyse-. Açıkçası burada gördüklerimden sonra yönetmenin yaptığı korku filmlerine bir göz atma isteğim hasıl oldu.
Ama iş dövüş filmi yapmaya gelince, orada bir kendini durdurması lazım Tjahjanto'nun, ya da birisi bu adamı durdurmalı. Zira filmdeki dövüşler çok iyi tasarlanmadıkları gibi bitmek bilmiyorlar ve bayıyorlar. İçerdikleri kan revan abartısı da eklenince filmde olan bitene iyice duyarsız hale geliyorsunuz. Taslim bir kasap deposuna giriyor, en az 4-5 kişi var içeride. Hepsinin Taslim tarafından çeşitli kanlı yollarla bertarafını seyrediyoruz ama ne hikmetse herkes Taslim'e saldırmak için sırasını bekliyor. Kalabalık sahnelerin hepsinde durum aynı şekilde. Bunun kabahatini dövüş koreografisinden sorumlu olan Uwais'le Very Tri Yulisman'a yüklemek mantıklı olsa da başka bir yönetmenin elinde daha kifayetli işler çıkaracaklarına da şüphem yok. Zaten oyuncu olarak da filmi sırtında taşıyor denebilir Uwais için zira ne zaman ekranda belirse film bir şaha kalkıyor, -özellikle çinli lezbiyeni patakladığı sahne insanın yağlarını eritiyor-. Filmin ortasında ortaya çıkıp güzelliği ile gene göz kamaştıran Julie Estelle de "TNCFU"yu çekilebilir kılan özelliklerden. Kadronun bir diğer öne çıkan üyesi de beyaz saçlı ölüm makine bir suikastçiyi canlandıran Hannah Al Rashid. Estelle ile Rashid arasınd kavga filmdeki nadir iyi dövüşlerden biri zaten.
Başrolde yer alan Joe Taslim, "Raid"de çok olumlu bir intiba bırakmıştı izleyen herkeste ama buradaki performansına bakarak söyleyebilirim ki yan rollerin oyuncusu, bir filmi sürükleyecek çapa sahip değil maalesef kendisi. "Headshot"ta da yer alan Sunny Pang, burada da karizmatik bir performans sergilemiş ama gene zırt pırt İngilizce konuşmaya başlaması sinir bozuyor. Tıpkı filme dair şeylerin yüzde sekseni gibi. "The Night Comes For Us" ilk çıktığında türün meraklılarınca ilgiyle karşılanmıştı ama ama buraya kadar okuduklarınızdan anlayacağınız üzere ben bu güruhun arasında yer almıyorum. Anlaşılan sessiz azınlığın bir parçası da değilim zira bir ara bir devam filmi söylentisi çıktıysa da arkası gelmedi hiç. Wikipedia'ya bakılırsa yönetmen de korku filmlerine dönüş yapmış. Uwais de son birkaç yıldır safi Hollywood'da takılmaya başladı zaten. Gönül ister ki Endonezya menşeli dövüş filmlerin sonu olmasın bu ama mümkünse başka yönetmenlerin elinden çıkma işler görelim.