Pazartesi, Temmuz 03, 2023

Waco: American Apocalypse


Waco kuşatmasının 20.yıldönümü vesilesiyle Netflix finansmanında çekilen bu 3 bölümlük belgesel dizi mevzubahis olay üzerine yapılmış ilk iş değil elbette ama bu durum hem konuya vakıf olanlar hem de olmayanlar için ideal bir seyirlik olduğu gerçeğini örseleyemiyor. Olayın geçmişten gelen izlerine çok dalmadan direk kuşatma sabahından konuya giriş yapan dizi hem operasyonda görev yapmış ajanlara hem de o esnada David Koresh ile birlikte Mount Carmel'de ikamet etmekte olan bazı isimlere de mikrofon uzatarak her iki taraf cihetinden olayların nasıl geliştiğini aktarıyor izleyiciye. Orjinal bir ekleme olarak Netflix'in parasını kullanıyor olmanın da rahatlığı ile görsel efekt yoluyla olayın geçtiği coğrafyanın detaylı bir panoramasıyla karşımıza çıkmış filmciler. Çok da aman aman bir etkisi yok ama gene de hadiseyi daha detaylı idrak etme yönünden etkisini yadsımak da güç. Öte yandan böylesi sıradışı ve trajik bir olayı gerçekleşirken orada olanların ağzından dinlemek eklenebilecek tüm görsel efektlerden daha etkili. Özellikle yerleşkeden ilk tahliye edilen çocuklardan olan ve akabindeki baskında babası öldürülen Heather Jones ile gene çocuğundan ayrı kalmamak için istemeye istemeye de olsa Koresh'den ayrılmaya ikna edilen sonra da akıl akıl almaz bir şekilde tutuklanan Kathy'nin söylediklerini dinlemek çok değişik bir şey. Hadise nereden baksan tutarsızlık nereden baksan ahmakça bir niteliğe sahip olduğu için kendinizi iki tarafa da uyuz olurken aynı zamanda iki tarafa da hak verirken bulmanız mümkün. Koresh gözlerinin önünde alenen ergen kızlardan müteşekkil bir harem kurarken bunu yadırgamak şöyle dursun mazur göstermeye çalışan müritlerini dinlerken sinirlenmemek elde değil. Öte yandan ne kadar dangalakça da olsa kendi halinde yaşayıp giden bir güruhun kapısına topla tüfekle abanıp kendini rezil eden ATF ajanlarını da insan vah vah şeklinde izleyemiyor. Koresh'in yaklaşan bir kıyamet söylemine hem kendini hem de etrafındakileri inandırdığı, kuşatmayı da kendisinin hakiki bir tanrı elçisi olduğu iddiasını kanıtlamak için kullandığı açık. Öte yandan ölüp gitmesinin üzerinden 20 sene geçmiş, o zamandan beri kıyamet kopmamış, İsa Mesih gelmemiş, deccal ortalarda yok, kimse Koreshle birlikte göğe çekilmemiş, ortada çoluk çocuk bir grup insanın telef oluşunun trajedisinden başka bir şey kalmamış, buna rağmen bu dindar tayfa halen neyin kafasını yaşıyor, nasıl bir indoktrinasyona maruz kalmışlar da bu hale gelmişler insan hayret ediyor. Olayın güvenlik güçleri tarafına bakınca ileri düzey kifayetsizlikten ileri gelen bir ne yapacağını bilememe halinin süreç boyunca herkesi ele geçirdiği aşikar. Zaten ilk baskını ellerine yüzlerine bulaştırmışlar, e sonrasında madem zorla giremedik kendi istekleri ile çıkaralım diye uğraşılmış ama neredeyse iki ay boyunca bununla uğraşmak da gerçekten sabır isteyen bir iş. Gerçi "gel çocuğunun başında dur ne işin var içerde" diye güç bela ikna edip dışarı çıkardıkları kadını "vay efendim sen devletin ajanına ateş ettin" deyip kodese tıktıktan sonra hangi akla hizmet içerdekilerle daha fazla diyalog kurabileceklerini zannettiler aklı sır erdirmek güç olsa da Koresh ve ahalisi ile bu kadar muhatap olduktan sonra bir noktada birilerinin "eeh yeter artık" deyip sazı eline almasında çok da şaşılacak bir şey yok. Süre uzatıkça Amerikan medyası tarafından tefe konulmalarının da etkisi büyük aslında, belgeselin eksik kaldığı noktalardan biri bunun üstünkörü geçilmesi olmuş. Onun dışında Amerikan tarihinin trajik sayfalarından biri hakkında gayet ilgi çekici bir 3 saat geçirmek isteyenlete şiddetle tavsiye edilir.