Şirket yöneticisi Carrère, karısı tarafından tongaya düşürülüp hapse girer, tufaya getirildiğini anladığı andan ititbaren yegane amacı oğlunu tekrar görmek olur. 4 kişilik hücredeki mesai arkadaşlarından Marcus göğüs operasyonunu yaptırmış, birgün kaçtığında alttaki fazlalığından da kurtulmayı hayal eden bi transeksüeldir. Marcus'un hapishanedeki en büyük meşgalesi, üzüldüğünde sonradan ekleme göğüsleriyle onu "emzirip", revire gidip gelsin diye parmaklarını kesecek(!) derecede şefkat beslediği Paquerette'i sırtında taşıyarak kaçabilecek güce erişmek için egzersiz yapmaktır. Bir spastik olan Paquerette, ailesince domuzlarla ahırda büyütülmüş, orda bulduğu herşeyi (saat,böcek,kitap vs.) yemeyi adet edinmiş, ahırdan birgün dışarı çıktığında 6 aylık kızkardeşini canlı canlı yediği için hapse atılmıştır. Hücrenin diğer sakini Lassalle, eski bir kütüphanecidir. Bi sabah kahvaltıda iki dakikalığına bilincini yitirip karısını öldürmüş, doktorlarca bu durum kısa süreli bunama olarak izah edilmiştir. O olaydan sonra kendisini delirten şeyin kitaplar olduğuna inanarak herhangi bişey okumayı ve kahvaltı yapmayı reddeden, herhangi bi keyif almadığı halde kendini Marcus'a becerttiren bi adam haline gelmiştir.
Carrère bigün hücre duvarına gizlenmiş eski bi günlük bulur. Günlüğü okudukça bunun 20'li yıllarda bu hücreye misafir olmuş Charles Danvers’e ait olduğu anlaşılır. Danvers, zamanında kafayı gençliğini muhafaza etmekle bozmuş, bunun yolunun plasenta yemekten geçtiğine inandığı için hamile kadınları öldürmüş bi seri katildir. Yakalandıktan sonra atıldığı hücrede bir gün anzısın kaybolan Danvers, bu olaydan sonra bi efsane haline gelmiştir. Kara büyüde uzmanlaştığına inanılan Danvers'in günlüğüne aldığı notlarla hapishaneden kaçmayı başardığına inanılmaktadır. Carrere ve diğerleri de kitaptaki büyüleri kullanarak kaçmayı kafalarına koyarlar, ama günlüğün içeriğinin umdukları doğrultuda olmadığını bi süre sonra keşfedeceklerdir.
Çıkış noktası ve karakter tasarımı ile hayli orjinal bi film "Maléfique" ("malefik" diye okunuyor, "uğursuz,müsibet" anlamında). Tüm film bir hapishane hücresinde geçiyor ki kapalı tek bir alanda bir hikaye anlatmak çok kolay bişey değil. Sırf bu yönüyle bile ilk filmini çeken yönetmen Eric Valette'yi tebrik etmek lazım. Fakat Alexandre Charlot ve Franck Magnier'in yazdığı senaryo, parlak bi girizgaha sahip öyküyü geliştirirken aynı başarıyı gösteremiyor ve dağınık bir yapı sergiliyor. Filmin finali itibariyle hikayede belli bi anlam bütünlüğü tesis edilmiş olsa da senaryodaki boşlukları dolduracak denli güçlü değil. Buna Carrere rolündeki adamın kazmalık mesabesindeki oyunculuğu, Paquerette rolündeki elemanın da oynadığı rolden mi kendinden mi kaynaklandığı anlaşılamayan iticiliği eklenince öykünün akışkanlığı ister istemez zedeleniyor. Zaten kastta rolünün hakkını veren yegane isim, dönme Marcus rolündeki Clovis Cornillac. Yönetmen Valette, 2002 yapımı bu filmden sonra Hollywood'a gidip yeniden çevrim hezeyanındaki dip noktalardan birini teşkil eden "One Missed Call"a imza attı. Nispeten parlak böyle bir ilk filmin ardından bu tarz saçma bi kariyer hamlesi yapmak ancak para iştiyakıyla falan açıklanabilir heralde. Gerçi yönetmenliğe sıkı bi giriş yapıp Hollywood tarafından yeniden çevrim yapmakla görevlendirilen ilk Franzsız yönetmen Valette değil ama neyse... Eksiklerine rağmen ilginç ve izlenmeyi hakeden bi film "Maléfique", Éric Sampieri'nin bestelediği müzikler de filmin bir diğer artısı.