"St. Jude, patron saint of hopeless causes, please give me the power to crush this bitch!"
(Çaresizlerin kurtarıcısı Aziz Yehuda, şu kaltağın hakkından gelmem için gerekli gücü bana bahşet!)
Ondaki bu değişimi farkedense en yakın arkadaşı, aynı zamanda okulun ineği Needy oluyor ve bu durumun önüne geçmeye karar veriyordu. Senarist Cody'nin "Juno"daki işçiliğini takdir etmiş olsam da bu hikaye taslağıyla film o kadar da ilgi çekici durmuyordu açıkçası. Bir de üstüne yazılıp çizilenleri okuyunca ister istemez kötü çıkması beklentisiyle filmi izler hale gelmiştim. Fakat tüm söylenenlerin aksine gayet eğlenceli bi yapımla karşılaştım.
Bi kere senaristin ilk filminde de fark edileceği üzere müthiş bi dialog yazma kabiliyeti var. Filmin en büyük sürükleyici gücü de bu zaten, zira dialoglar oyuncuların ağzına şahane oturmuş. Yani kastla senaristin müthiş bi uyum sergilediği, iyi yazılmış ve iyi oynanmış bi film var karşımızda. Megan Fox, süs bebeği görüntüsünün ötesinde yeri geldiğinde rol de kesebileceğini ele güne kanıtlamış, kendisinden kat kat daha iyi bi oyuncu olan Amanda Seyfried karşısında hiç ezilmiyor. Seyfried "güzel kızın yanında gezen çirkin ördek yavrusu" rolü için fazla şeker ve düpedüz güzel bi oyuncu olsa da gene de Needy için ideal bi seçim olmuş.
Zaten bu filmden karlı çıkan yegane isim o zira akabinde sürüyle filmle karşımıza çıkmaya başladı, resmen işleri açıldı hatunun. Burda Fox'la karşılıklı uyumları çok yerinde. Yan rollerde, her daim iyi bi aktör olan Adam Brody, "Chip" rolündeki Johnny Simmons ve tabii ki J.K.Simmons da son derece keyifli oyunculuklar sergilemişler. Filmi linç edenlerin bile toz konduramadığı soundtrackini ben o kadar da tutmadım(All Time Low'dan Toxic Valentine ile The Sword'un Celestial Crown'u hariç). Fakat Theodor Shapiro'nun film için bestelediği bir iki melodi var ki şahane (rock grubunun Jennifer'ı götürdüğü sahnede ve finalde Jennifer'la Needy kapışırken çalan müziklere dikkat!).
"Jennifer's Body" başlarda çok umutla beklenen bi projeydi. Zira "Juno" ile herkesi şaşırtmış eski striptizci yeni senarist Diablo Cody'nin imzasını taşıyordu. Başrole de Hollywood'un yeni scut füzesi Megan Fox'u koymuşlardı, daha ne olsundu, seyirci akın akın dolduracaktı salonları. İşi riske atmamak için Fox'un sette çekilmiş üstsüz fotoğrafları da basına sızdırıldı. Artık herkes Megan Fox'un göğüslerini temaşa etme fırsatı veren bu filmi bekliyordu. Ama film gösterime girip başrol oyuncusunun gayet giyinik bi biçimde arzı endam ettiği anlaşılınca hitap edilen kitlenin niceliği bir anda düştü. Bununla kalmadı hem izleyiciler hem de eleştirmenler filmin ağzına sıçtılar. Neticede 2009'un en büyük gişe başarısızlıklarından biri olarak tarihe geçti "Jennifer's Body".
Filmin konu edindiği şey lisenin afeti devranı Jennifer'ın bi gün başarıya aç bi müzik grubu tarafından bu emele ulaşmak amacıyla şeytana kurban edilmesiydi. Kurban edilecek kişinin bakire olması gerekirken kendi ifadesiyle "arka kapı" bekareti bile kalmamış olan Jennifer şeytana adak olarak sunulunca işler sarpa sarıyor, normalde ölmesi gereken Jennifer hem hayatta kalmak için hem de intikam almak için erkekleri öldürüp yiyen yarı zombi yarı insan bi mahluka dönüşüyordu.
Ondaki bu değişimi farkedense en yakın arkadaşı, aynı zamanda okulun ineği Needy oluyor ve bu durumun önüne geçmeye karar veriyordu. Senarist Cody'nin "Juno"daki işçiliğini takdir etmiş olsam da bu hikaye taslağıyla film o kadar da ilgi çekici durmuyordu açıkçası. Bir de üstüne yazılıp çizilenleri okuyunca ister istemez kötü çıkması beklentisiyle filmi izler hale gelmiştim. Fakat tüm söylenenlerin aksine gayet eğlenceli bi yapımla karşılaştım.
Bi kere senaristin ilk filminde de fark edileceği üzere müthiş bi dialog yazma kabiliyeti var. Filmin en büyük sürükleyici gücü de bu zaten, zira dialoglar oyuncuların ağzına şahane oturmuş. Yani kastla senaristin müthiş bi uyum sergilediği, iyi yazılmış ve iyi oynanmış bi film var karşımızda. Megan Fox, süs bebeği görüntüsünün ötesinde yeri geldiğinde rol de kesebileceğini ele güne kanıtlamış, kendisinden kat kat daha iyi bi oyuncu olan Amanda Seyfried karşısında hiç ezilmiyor. Seyfried "güzel kızın yanında gezen çirkin ördek yavrusu" rolü için fazla şeker ve düpedüz güzel bi oyuncu olsa da gene de Needy için ideal bi seçim olmuş.
Zaten bu filmden karlı çıkan yegane isim o zira akabinde sürüyle filmle karşımıza çıkmaya başladı, resmen işleri açıldı hatunun. Burda Fox'la karşılıklı uyumları çok yerinde. Yan rollerde, her daim iyi bi aktör olan Adam Brody, "Chip" rolündeki Johnny Simmons ve tabii ki J.K.Simmons da son derece keyifli oyunculuklar sergilemişler. Filmi linç edenlerin bile toz konduramadığı soundtrackini ben o kadar da tutmadım(All Time Low'dan Toxic Valentine ile The Sword'un Celestial Crown'u hariç). Fakat Theodor Shapiro'nun film için bestelediği bir iki melodi var ki şahane (rock grubunun Jennifer'ı götürdüğü sahnede ve finalde Jennifer'la Needy kapışırken çalan müziklere dikkat!).
Filme lezbiyen bi alt metin yerleştirilmiş. Jennifer her ne kadar girdiği her ortamın ilgi odağı olmayı becerse de en yakın arkadaşı Needy, onun yanında sönük kalan görüntüsü ve ingilizcedeki "dork" kelimesiyle en iyi şekilde ifade edilebilecek karakteriyle bi bakıma Jennifer'ın cazibesinin sağlamasını yapıyor. Bu nedenle Jennifer Needy'ye ihtiyaç duyuyor, bu ihtiyaç da film ilerledikçe aşikar olacağı üzere cinsel bi çekime doğru yol alıyor. Jennifer kurbanlarını seçerken de Needy'ye olan hislerinden hareket edip onun çevresindeki erkeklere dalıyor. İşin garibi Needy de Jennifer'a karşı boş değil! Gerçi hikaye ilerledikçe hissiyatı nefrete doğru kaysa da başlarda resmen hayran hayran bakıyor Jennifer'a, bir dediğini iki etmiyor. Bu çerçevede finaldeki kolye kopartma sahnesi de hikaye için anlamlı bi son oluyor.
Filmin en büyük sorunu tonunu tutturamaması, yani komedi mi korku mu, yoksa dram mı olduğu pek anlaşılmıyor. Hepsinden bi tutam atılmış ama ahenkli bi karışım oluşturmak yerine çorbaya çevirmişler. Gerçi bu filmin egzantrik haline katkıda bulunmuyor da değil. Ama neticede gişedeki hayal kırıklığının en büyük nedenlerinden biri de bu oldu aynı zamanda. Yapımcılar filmi korku diye satmaya çalışmak yada Megan Fox teşhirciliği yapmak yerine ellerindeki yapıtı en doğru bir şekilde seyirciyle buluşturmaya kafa yorsalardı bu derece hor görülen bi sonuç çıkmayacaktı ortaya muhtemelen. Finansörlerinin hıyarlığına rağmen izlemeye değer, keyifli bi film "Jennifer's Body", aşağıda bi kaç örneğini aktaracağımız repliklerinden de fikir edinilebilir...
"I dreamed some bad people were trying to nail you to a tree with hammers and big stakes and shit. Just like J.C. But I didn't let 'em get to you, 'cause I'm a hard-assed, Ford-tough mama bear."
"I'll kill him myself, I will. Do you hear me, you bastard? I'll cut offyour nut sack and nail it to my door, like one of those lion door knockers rich folks got! That will be your balls!"
"To the rest of the world, we were famous. We were saints. Our town's only bar had burned to the ground, and our star linebacker was someone's Snack Pack.
The whole country got a huge tragedy boner for Devil's Kettle."
"Do you know how hard it is to make it as an indie band these days? There are so many of us, and we're all so cute and it's like if you don't get on Letterman or some retarded soundtrack, you're screwed, okay? Satan is our only hope. We're in league with the beast now, and we have to make a really big impression on him. And to do that, we're going to have to butcher you and bleed you. And then Dirk here's gonna wear your face. Relax, I'm kidding about the face. The rest is gonna happen though."
"Why don't you just get a publicist? We can make T-shirts. I could be a part of your street scene. Please..."
"By the time they found Colin in that godforsaken house, he looked
like lasagna with teeth. I'd know. I had to identify the remains. My boy
is not in the realm ofthe undead. He is not flying around in the
firmament on magical wings of flame. He's in an overpriced rosewood box
that's headed six feet downtown. So you can take your pain and you can
shove it up your asses, kids!"