Cuma, Nisan 17, 2020

The Tale of Despereaux (2008) - Sam Fell


2000'lerin başlarında Pixar ve Dreamworks animasyon alanında önder pozisyonlarını çoktan tesis etmişlerdi bile. Disney Pixar'ı satın almadan önce eski usüle bağlı kalmasından ötürü bu yarışın biraz gerisinde kaldı ama sonraki yıllarda "Tangled" ile başlayan bir toparlanma sürecine girdiler. Fox bile "Ice Age"in başarısı sayesinde treni tamponundan yakalamayı başarmıştı. Halihazırda rakiplerinden bir hayli geri kalmış olan Universal de çareyi içinde konuşan hayvanların olduğu herhangi bir materyale sarılmakta buldu. Bu doğrultuda ikinci denemelerini oluşturuyor "The Tale of Despereaux".


2004 civarında "Seabiscuit" ve "Pleasentville" filmlerinden tanıdığımız Gary Ross, Kate DiCamillo isimli bir yazarın bir yıl öncesinde çıkan resimli çocuk kitabı "The Tale of Despereaux"yu uzun bir animasyon projesi olarak yapma teklifiyle Universal'e geldi. Ross'un yapımcılığında gerçekleştirilecek proje Universal'den daha onay almamışken bile o dönem "The Triplets of Belleville" ile bir hayli toz kaldırmış olan Fransız yönetmen Sylvain Chomet ile çoktan anlaşılmış, Chomet filmin yazar ekibiyle senaryo çalışmalarına ve karakter tasarımlarına başlamıştı. Chomet bir yandan da bir sonraki filmi olacak olan "The Illusionist"in hazırlıklarına devam ediyordu. Yönetmen aynı anda iki projede çalışabileceğinin kontratında yer aldığını ifade etse de görünüşe göre Ross bu durumdan pek hoşnut değildi ve Universal'den ok alındığı sıralarda projeden kovuldu. Chomet sonradan Ross'un filmi bizzat yönetmek istediğini, stüdyodan onay alabilmek için ismini ve tasarımlarını kullandığını iddia edecekti. Chomet'den boşalan koltuğa Ross değil önce Mike Johnson ("Corpse Bride"), o da tutunamayınca nihai olarak Sam Fell ("Flushed Away") ve Rob Stevenhagen oturdular.


Kamera arkasında bu kadar dramatik hadiselerin döndüğü "The Tale of Despereaux", çorba düşkünü bir krallıkta yanlışlıkla kendisini kraliçenin çorbasının içinde bulan bir sıçan (Dustin Hoffman) yüzünden kraliçenin ölümüne sebep olması, bu vesileyle de kralın hayata küserek ülkede çorba yapımını yasaklaması ile başlıyor. Aradan geçen zamanda dünyaya gelen korku nedir bilmeyen bir fare (Matthew Broderick) sayesinde ülkenin Prensesi (Emma Watson) gıyabında kendi kabahatlerinin kefaretini ödemeye çalışan sıçan, hadiselerin istediği gibi gitmemesi sonucunda bambaşka bir noktaya sürükleniyor.


Animasyoncuların kemirgen tayfasıyla olan gönül ilişkilerini oldum olası çözememişimdir, bu film de bir kez daha neden sıçanların cirit attığı bir filmi seyrettiğimi defalarca sordurttu bana. Filmde uysal ve ürkek temsil edilen fare topluluğu ile tam bir haşere güruh olan sıçan topluluğu arasındaki keskin kontrastın resmedilişi filme dair akılda kalan yegane şey denebilir, ötesi sadece rahatsızlık veriyor. Genelde sevimli şekilde tasarlanarak çocuklara hitap etmesi kolaylaştırılan bu hayvan topluluğu, artık tasarımlarını Avrupalı bir yönetmene borçlu olmasından mıdır nedir hiç de sevimli bir görünüm arz etmiyorlar burda, hatta gerçek hayattaki karşılıkları kadar iticiler. İnsan tasarımlarının da aynı sevimsizlikten muzdarip olduğunu söylemek lazım. Sadece görsel açıdan değil hikaye açısından da ne derece genç dimağlara müsait bir materyal olduğu tartışmalı bir film. Son perdesi kalbi kırılan bir sıçanın kıskanç bir hizmetçi kızı oyununa alet edip kalbini kıran prensesi aç sıçanların önüne atması ve prensesin kurtarılmaya çalışılması üzerinde geçen bir film bu, eğlence değil kabus malzemesi mübarek, bunu çocukları hedef alan bir animasyona dönüştürmek o kadar aklı başında adama nasıl iyi bir fikir gibi göründü akıl sır erdirmek mümkün değil. Watson-Hoffman-Broderick üçlüsünün yanı sıra aralarında Sigourney Weaver, Ciaran Hinds, Kevin Kline, Stanley Tucci, Frank Langella, Christopher Lloyd ve Richard Jenkins'in bulunduğu son derece şık bir de seslendirme kadrosu var halbuki. Kamera arkasındaki keşmekeşin kamera önündeki garabetle içiçe girdiği bu filmin 60 milyona mal olup dünya çapında ancak 86 milyon dolar hasılat yapabildiğini öğrenmek çok şaşırtıcı olmuyor tabii bu şartlar altında. Para, emek ve vakit kaybı.