Çarşamba, Aralık 20, 2023

Leave the World Behind


Barack Obama ve eşinin kurduğu Higher Ground isimli prodüksiyon şirketinin yaptığı  4 üncü filmmiş bu. Wikipedia sayfasına bakıldığında kurmaca anlamında çok da kaydadeğer bir iş yapmadıklarını görüyoruz ama dizi ve belgesel alanındaki işleri ödüllerden ödül beğenmiş resmen. Aynı şeyi Trump yapsa itin makatına sokup sokup çıkarırlar; daha bu yaz cumhuriyetçi finansmanla yapılmış "Sound of Freedom" filmi iyi gişe yaptı diye kudurmaktan bir hal oldular ama kendilerinden bir politikacı bu işlere girince övgüler, ödüller... Liberal kesimin bu burnu büyük iki yüzlülüğü bile bu filme mesafeli yaklaşmak için yeterli ama neyse ki bir filmi sinemasal özelliklerine göre değerlendirebilecek kadar itidale sahip bir insanım.


Bir liberalin kafasında kıyamet nasıl bir şeye benzerin cevabı gibi bir şey "Leave The World Behind". Julia Roberts ve Ethan Hawke tarafından canlandırılan (aralarında sadece 3 yaş fark olmasına rağmen evli bir çiftten çok abla-kardeş gibi durmuşlar bu arada) Clay ve Amanda Sanford çifti çocuklarıyla birlikte bir haftasonu kaçamağı yapalım diye safiyelik bir alanda güzel bir ev kiralıyorlar ama şanslarına çok geçmeden rahatlamaya gittikleri plajda gemiler karaya oturmaya başlıyor, internete bağlı tüm elektronik aletler cortluyor ve en kötüsü kiraladıkları evin esas sahibi olduğunu iddia eden siyahi bir adamla kızı da geceyi onlarla aynı evde geçirmek istiyor. Irkçılığa teşne bir mizantropiden muzdarip Amanda bu durumdan hiç hoşnut olmasa da nasıl olsa nasıl olsa yarına herşey düzelir deyip razı olmak durumunda kalıyor. Yarın olduğunda ise işlerin hiç de kısa sürede düzelecekmiş gibi durmadığını anlamaları uzun sürmüyor.


"Mr.Robot" dizisinin mimarı olması ile tanınan Sam Esmail'in kariyerinin başlarındaki bir Night Shymalan'ı andıran bir tarzı var yönetmenlik noktasında. Kullandığı kamera açıları, yaptığı müzik seçimleri, gerilimi yavaş ama istikrarlı bir şekilde arttırarak kotardığı sahneler falan derken bir hayli gerginç bir seyir deneyimi sunmuş seyircisine, kendisini takdir etmek lazım. Gerçi söz konusu gerilimli sahneler çoğu zaman çok da bir yere varmadan ya da bunun için mi gerim gerim gerildik dedirtecek biçimde nihayete eriyorlar ama gene de iyi yazılmış ve çekilmiş, üzerine kafa yorulduğu aşikar sahneler. Gene de gerilimi yavaş yavaş tırmandırıp çok da bir yere bağlamadan filmi noktalaması negatif bir puan kendisi adına. Şahsen "Friends"in jenerik müziği ile sonlanan her filmin başımızın üstünde yeri var ama gene Mahershala Ali'nin ağzından tüm olan biteni açıklayacak bir teori dinlemek ve Julia Roberts'ın bir sürü geyiği bağıra bağıra kışkışladığı bir sahne 2 buçuk saatlik bir filmin finali için çok da ideal seçimler değil bence.


Amerikan liberallerinin son birkaç yılda ota çöpe ırksal gerilim sokma gayretlerinin seyir zevkini baltaladığı örneklerin bir yenisi "LTWB". Julia Roberts'ın tam bir Karen olarak tasarlanmış karakterinin mevzu siyahlarla aynı evde kalmaya gelince ırkçılığa evrilmekte çok da sorun yaşamaması bir noktaya kadar hazmedilebilir bir seçim olsa da daha koltuk altı kıllarını temizlemekten aciz olmasına rağmen bacak kadar boyuyla etrafındaki herkese caka satmadan duramayan Mahershala Ali'nin kızı karakteri insana "acaba beyazlar haklı olabilir mi" dedirtecek derecede sinir bozucu bir figür. Survivalist bir figüre hayat veren Kevin Bacon'ın en nihayetinde en öngörülü karakter çıkmasının yanı sıra tam bir modern liberal adam modeli olan ve medeniyet ayağının altından çekildiğinde işe yaramaz bir canlıya dönüşen Ethan Hawke'nin karakteri ile aralarında olan kontrast üzerinden Esmail tam olarak ne demeye çalışmış anlamış değilim açıkçası ama böyle bir şey hakikaten gerçekleşse sağı solu hepimiz bir oluruz ya da birbirimize girerize bağlamış bir şekilde finalde. Bu arada filmin kesinlikle biraz daha Kevin Bacon'a ihtiyacı vardı bence, gene de en sonda da olsa Hawke-Bacon-Ali üçlüsünü birarada izlemek keyifliydi. Aynı şeyi genç oyuncu kadrosu için söylemek güç. Julia Roberts ise karakter özelliklerinin yanısıra arada bir olsa da insanı bayan mizantropik tiratlarıyla takdir etmesi zor bir tipi olabilecek en özdeşlemeye müsait şekilde canlandırmış bence. Kusurlarına rağmen göz atmaya değer bir film en nihayetinde.