Harley
Quinn'in origin hikayesi az buçuk herkesin malumudur. Joker'i Arkham
hapishanesinde terapi etmeye çalışan doktor Harleen Quinzel kendisinin
fazla etkisinde kalarak yavaştan sıyırmaya başlar ve Joker'in
sevgilisi/yancısı olarak suç alemlerine dalar. Sonraları Joker'le
yolları ayrılmış ve solo takılmaya başlamıştır kendisi. Geçtiğimiz yıl
içinde hikayenin buraya kadar olan kısmını kapsayan, Stepan Sejic'in
yazıp çizdiği "Harleen" isimli şahane bir çizgi roman çıkmıştı. Sejic'in
eseri ciddi sularda yüzüyord tabii kii, herhangi bir sululukta gözü
yoktu.
Animasyonumuz
da Harley Quinn'in Joker'le ilişkisinin son demlerinde başlıyor ve
ondan ayrılmasıyla tam gaz hikayesine giriş yapıyor. Ondan sonrası
Harley'nin Joker'siz de ayakta durabilecek bir kötülük abidesi Gotham
suç alemine kanıtlama çabaları, bu yolda Injustice Leauge'e girmeye
çalışması, sonra Poison Ivy'nin yardımlarıyla kendi tayfasını kurması,
bir noktada ABD'den koparak tarafsız bölgeye dönüşen Gotham'ı ele
geçirmesi şeklinde devame edip en nihayetinde bir gönül macerasına
kapılıp hepsini geride bırakması şeklinde sona eriyor.
Dizinin
en büyük özelliği ve başarısının dayandığı nokta kan ve küfür konusunda
+18 reytinge sahip olması. Elbette iyi bir komedi yapmak için bu
özelliklere sahip olmak şart değil ama bu diziye çok yakışmış ve en
etkili şekilde bunu kullanmaya başarmışlar. Henüz izleme olanağım olmadı
ama animasyon film "Batman and Harley Quinn"in de biraz yetişkin temalı
bir yapım olduğunu okumuştum ama bu denli olmadığı kesin. Kendilerini
sansürün sınırlayıcılığından kurtaran yazarlar Gotham aleminin birçok
ünlü karakterini yeniden ele alıp bir hayli eğlenmişler. Benim şahsen en
favorilerimden biri Tom Hardy'nin performansıyla dalga geçen ve James
Adomian'ın müthiş bir şekilde seslendirdiği Bane oldu. Christopher
Meloni tarafından seslendirilen Jim Gordon tanıdığımız bildiğimiz
halinden bir hayli farklı ve o kadar eğlenceli. Büyük bir ihtimalle
Batman'i de daha önce hiç bir yerde bu dizideki yorumuyla görmediniz ve
göremeyeceksiniz.
Dizinin
merkezindeki iki isim Kaley Cuoco(Harley) ve Lake Bell(Ivy) ise resmen
ağızları açık bırakacak derecede başarılılar. Aynı zamanda yapımcı
kadrosunda da yer alan Cuoko'nun Harley'yi seslendireceğini ilk
duyduğumda şaşırmıştım ve daha önceleri Tara Strong (Arkham video
oyunları) ve Hynden Walch(DC animasyon filmleri) tarafından yapılan
başarılı seslendirmelerden sonra Cuoko'yu rolle bağdaştırmamıştım
açıkçası. O kadar yanlış bir düşünceymiş ki bu şimdi Cuoko dışında
kimseyi Harley'yi seslendirmeye yakıştıramıyorum. Hakeza Lake Bell de
daha önce birkaç filmde yan rolde izlediğim bir isimdi,o da Poison
Ivy'yi müthiş bir şekilde seslendirmiş.
Tabii
burada esas aslan payı diziyi yaratan üçlünün; Justin Halpern,Patrick
Schumacker ve Dean Lorey. Harley Quinn Joker'den bağımsız alındığında
değerlendirmesi biraz zor bir karakter ve okuduğum bir çok çizgi
romanında gördüğüm nokta karakter için uygun bir tonun tutturulmasında
bir hayli zorlanılıyor. Yazar kadrosu bunu çok zekice aşmış ve Harley
Quinn için belki de en uygun biçimi yakalamayı başarmışlar. Elini kana
bulamaktan çekinmeyen, ağzı bozuk, yer yer absürdlük sınırlarını
zorlayan ama kalıplaşmış karakterlerini ölesiye dalga geçmeyi
becerebilen şahane bir dünya kurmuşlar. Beni yegane sıkan nokta
(spoiler!) Ivy ile Harley arasındaki gönül ilişkisi oldu. Bu yeni
işlenmiş bir konu değil ve birçok izleyenin de aklına gelmiş bir
ihtimaldi ama gene de benim şahsi kanaatim yakın arkadaş olarak
dinamiklerinin gayet yeterli olduğu ve bunu ileriye taşımanın çok da
gerekli olmadığı yönünde. Üstelik Ivy'nin dizin en eğlenceli
figürlerinden Kiteman ile olan ilişkisi bu vesileyle tozduman edildi ki
en keyifli yan hikayelerden biri buydu. Uzun vadede o birliktelik
yürümeyebilir ve daha organik bir şekilde sonlandırılabilirdi ama
"Harlivy" olgusu hikayeye empoze edilince Kiteman-Ivy ilişkisini
darmadağın etmekten başka çare kalmamıştı zira kim se Ivy'nin Kiteman'i
Harley'ye tercih etmesini beklemiyordu.