Salı, Aralık 22, 2020

Sonic the Hedgehog


Esas karakterinin orjinal tasarımı ilk fragmanda göründüğünde tüm dünyayı ürkütmeyi başaran "Sonic the Hedgehog" gösterim tarihini 3 ay ötelemiş ve mevzu bahis tasarımı baştan aşağı yenilemişti. Animasyon kısa film dalında oscara aday gösterilmişliği olan, kariyerinin bir noktasında bir Sonic oyununda görev de yapmış yönetmen Jeff Fowler, hakların ve stüdyoların değişiminden kaynaklı uzun bir oluşum sürecinden geçen bu ilk yönetmenlik denemesinin böylesi bir hata yüzünden gömülmesine izin vermedi ve işinde mahir bir ekibi varmış ki tünelin ucundan alnının akıyla çıkmış. Hoş madem o kadar iyilerdi Sonic'in o ilk hali neydi öyle diye sormak da mümkün ama şu noktada konumuz bu değil.


İsmi lazım değil bir evrende müthiş hız yeteneğiyle  dikkat çeken Sonic'in yeteneğinin peşinde olanlar tarafından avlanmaya başlaması neticesinde evinden kaçmak zorunda kalması ve yolunun dünyaya düşmesiyle açılan film, bu yeni gezegende yıllarını geçirip ortama feci şekilde ısındığı halde dünya dışı bir varlık olmasından mütevellit kimselerle tanış olamayan küçük kirpinin, yalnızlığın verdiği efkarın zirve yaptığı bir noktada hiddetinden küçük çapta bir enerji patlamasına sebep olması neticesinde dikkat çekmeyi başarmasıyla devam ediyor ve av tekrar başlıyor.


Sancılı yapım süreci ve video oyunlarına dayalı yapılan filmlerin genelde iyi çıkmaması gibi gerçeklerden hareketle kimsenin bu filme dair yüksek beklentileri yoktu ama sonuç herkesin şaşkın bırakan eğlenceli bir film oldu. Senarsitler hızlı koşabilen bir kirpinin merkezinde olduğu bir hikaye anlattıklarının bilincinde kendilerini çok da fazla ciddiye almadan ama tümüyle parodiye de kaçmadan, hem karakteri ait olduğu evrenle birlikte tanıtmayı başarıyorlar hem de düzeltilen tasarımıyla birlikte yazdıkları diyaloglara sempatik hale getirmeyi başarmışlar. Yönetmen Fowler, filminin tonuna, temposuna ve aksiyonuna gayet hakim, ilk yönetmenlik denemesi için başarılı bir performans gösteriyor. Sonic'in baş düşmanı haline gelen Robotnik karakterinde Jim Carrey bir harika; en son 90'larda gördüğümüz fiziksel komedinin zirvesine oynayan performanslarını hatırlatan oyunculuğuyla filmi Sonic'ten çalmayı başarıyor. Özellikle filmin ortasında hiç alakasız bir şekilde beliren dans sahnesiyle kendisini böyle rollerde görmeyi ne kadar özlediğimizi bir kere daha hatırlatmayı başarıyor herkese. Sadece Carrey değil, James Marsden da kasabanın sempatik şerifi rolünde kendisinden beklemediğim bir komedi yeteneği olduğunu kanıtlıyor ve Carrey'nin karşısında ezilmeden filmin gücüne güç katmayı başarıyor. Fazla üzerinde kafa yormadan, ailecek eğlenmek için yapılmış  ve bu minvalde mevcudiyetinin hakkını fazlasıyla veren güzel bir seyirlik.