Çarşamba, Aralık 16, 2020

Trumbo (2015) - Jay Roach


Bu filmi kaç zamandır izlemeyi planlıyordum ama bir türlü denk gelmemişti. "Mank"i izledikten sonra Hollywood'un klasik döneminden bir başka senarist hakkımda bir film olması itibariyle aklıma düştü ve izledim. Mevzu bahis yazarımız Dalton Trumbo 30'lu ve 40'lı yıllar itibariyle Hollywood'un en tutulan senaristlerinden. Aynı zamanda sıkı bir sosyalist. 29 Büyük Buhranının getirdiği değişimlerden biri de birçok insanın sosyalizm ve komünizme meyletmesi olmuş ABD'de. Buna 2.Dünya Savaşı esnasında Nazilere karşı ABD ve Sovyet Rusya'nın müttefik olması da eklenince bu ilgi daha da artmış. Gelgelelim savaşın akabinde Ruslarla olan menfaat ve politikaların hiç de uyuşmadığı anlaşılınca ibre bir anda tersine dönmüş ve komünizme en hafifinden sempati duyan insanlar bile çok zaman geçmeden hain diye görülmeye başlanmış. Hollywood da tabii ki bu değişimin en keskin hissedildiği yerlerden biri olmuş.
 

 
Dalton Trumbo da bu cadı avının en başat aktörlerinden. Ajanlık, parti üyeliği vs. suçlamalarla hakim karşısına çıkarılan yazar mahkemeye itaatsizlikten 11 ay hapse mahkum edilmiş ve çıktığında sektör tarafından dışlanmış. Hayatını kazanmak için ucuz bütçeli filmlere kendi ismini kullanmaksızın senaryo yazmaya başlayan senarist müstear isimlerle yazdığı iki senaryo ("Roman Holiday" ve "The Brave One")  ile Oscar kazanmayı başarmış. İkinci Dünya Savaşı sonrası başlayan bu süreç ancak 60'lara gelindiğinde Kirk Douglas ve Otto Preminger'in sırasıyla "Spartacus" ve "Exodus" gibi bugün klasik kabul edilen filmleri yazması için Trumbo'ya başvurmasıyla son bulmuş.

 
Film tam olarak bu 15 yıllık sürecin hikayesini anlatıyor. Trumbo'nun dışlanması ve kendini yeniden var etmesi, ailesi ve dostları ile arasındaki ilişkilerdeki inişler çıkışlar vs. bir nebze gerçek, bir nebze artistik özgürlük karıştırılarak bir anlatı çıkarılmış. Daha önce "The Trial of Chicago 7" için de yazdığımız durum burada da geçerli; filmi izlerken anlatılan hikaye size tesir ediyor olsa da olayların gerçek tarihini okuyunca anlatıda başvurulan karaktere dair yorumların esasında hem kişileri hem de hadiseleri fazlaca basite indirgediğini görmek pek zor olmuyor. Filmde özgür düşüncenin önde gelen neferlerinden biri olarak portrelenen Trumbo'nın bu tarz değerlere gezegende en az hürmet eden insanlardan biri olan Stalin'in en büyük savunucularından biri olduğu gibi ayrıntılar filmin yaratmaya çalıştığı etkiyi de törpülüyor haliyle. 
 

Yönetmen koltuğuna oturan Jay Roach "Austin Powers" ve "Meet The Parents" gibi komedi filmleriyle isim yapmış bir yönetmen. Son yıllarda dram filmlerine yönelmeye başladı, her ne kadar umut ettiği başarıya henüz ulaşamamış olsa da. Gerçi hikayeyi tüm griliğinden arındırıp ödül oltası bir anlatıya çevirmesine bakılırsa çok da şaşılacak bir durum yok. Diane Lane, Elle Fanning, John Goodman, Louis C.K., Michael Stuhlbarg ve Alan Tudyk gibi iyi oyuncular tarafından canlandırılan bir çok karakterin olduğu bir film olsa da Bryan Cranston'ın bir nebze abartılı olsa da başarılı oyunculuğuyla Trumbo ve Helen Mirren tarafından canlandırılan baş düşmanı - okuduklarıma bakılırsa aynı zamanda filmin portrelemekte en başarılı olduğu figür olan- Hedda Hopper'ın  dışında öne çıkabilen bir karakter yok. Görsel olarak da fazla sade bir yapım, artık ışıktan mı makyajdan mı bilemedim, yapay bir duruşu var herkesin. Gene de kötü film değil, sürükleyici ve sıkılmadan izleniyor. Seyrettiğimiz anlatının içinde çok daha iyi bir hikaye olduğunu hatırlatan bir klişelik hissinden muzdarip sadece.