Pazartesi, Aralık 27, 2021

Hawkeye


Marvel Sinematik evreninin Endgame sonrası 4.safhası pandeminin de etkisiyle tökezleyerek yoluna başladı biraz, en azından benim gözümde. "WandaVision" ve "TFATWS" her ne kadar bazılarınca başarılı bulunmuş olsa da gerek yavan hikayeleri gerekse de materyale lüzumsuzca pompalanan woke politikalarının etkisiyle bende hiç olumlu intiba bırakmayı başaramamışlar, akabinde çıkan "Loki"nin yanı sıra "Shang-Chi" ve "Eternals"ı da geçiştirmeme sebebiyet vermişlerdi. Öte yandan "Hawkeye"a karşı gerek Jeremy Renner'a yönelik sempatim gerekse de Hailee Steinfeld'in Kate Bishop karakteri için ideal bir seçim olduğunu düşünmemden mütevellit uzak kalamadım ki finali izledikten  sonra söyleyebilirim ki iyi ki de kalmamışım.


"Endgame" sonrası bir dünyada, yakın arkadaşı Natasha'yı kaybetmenin hüznü ailesine 5 yıl aradan sonra tekrar kavuşmanın sevincine karışmış, haleti ruhiyesi gidip gelen bir Clint görüyoruz dizide. Nasıl olduysa işitme yetisi de zarar görmüş, kulaklıkla dolaşıyor. Derken blip sonrası ortalığı kasıp kavurduğu Ronin kıyafetini üzerine geçirmiş birilerinin ortalarda dolandığını görüyor haberlerde. Kate Bishop'tan başkası değil tabii ki bu ve başını boyundan büyük işlere sokmuş durumda. Onu içine düştüğü bu durumdan çıkarmak da Clint'e düşüyor haliyle.


Lafa Clint'den girmiş olsam da Kate'in dizisi aslında "Hawkeye" zira zamanımızın çoğunu onunla harcıyoruz -Kevin Feige orjinal Avengers tayfasından geride kalanların sadece bir süreliğine daha gideri olduğunu düşüncesinde belli ki yenilere bayrağı devretme peşinde, seneye çıkacak "She-Hulk"ta da Bruce Banner için benzeri bir durumun söz konusu olacağı konuşuluyor zira-. Kate babasını ilk "Avengers"daki uzaylı saldırısında kaybetmiş, o zamandan beri de Clint'i kendisine idol yapmış bir genç kız. Varlıklı annesinin (her zamanki karizmasıyla Vera Farmiga) sayesinde çok sıkıntı yaşamadan bugüne gelmiş ama içindeki bu Hawkeye  olma hayali hiç bir yere gitmemiş ve okçuluğundan tut dövüş sanatlarına kadar her bir alanda kendini geliştirmiş. Annesinin sürpriz bir şekilde nişanlandığı adama hiç içinin ısınamamasıyla başlayan ve akabinde gizemli bir cinayetle devam eden olaylar silsilesi Kate'in hayatı boyunca öğrendiklerini uygulayabileceği bir ortam oluşturuyor  oluşturmasına ama mevzuların umduğundan farklı noktalara çıkmasıyla birlikte Clint'le yolunun kesişmesi çok uzun sürmüyor.


Hailee Steinfeld kendisinin bu rol için biçilmiş kaftan olduğuna dair şüphelerimi hiç boşa çıkarmamış ve dört dörtlük bir Kate Bishop olmuş. Benim okuduğum Hawkeye çizgi romanlarına kıyasla daha genç olsa da burada anlatılanın bir nevi orijin öyküsü olduğunu düşünürsek çok da anormal bir durum yok. Karaktere dair takdire şayan en önemli husus Kate'in kendi ayakları üzerinde durabilen, güçlü bir kız olmasına rağmen son zamanların feminist güçlü kadın tiplemelerinin çoğunda görülen uyuz kendini beğenmişlikten burada eser olmaması. Gerek senaryo gerekse de Steinfeld'in performansı sayesinde doğrudan çok yanlış yapsa da sempatikliği ve kalbinin doğru yerde olmasıyla seyirciye kendini sevdiren bir karakter olmuş Kate Bishop.


Renner bir röportajında yer aldığı tüm MCU filmlerinden daha fazla diyalogu olduğunu belirtmiş dizide. Hakikaten de Clint'den adını alan bir dizi sayesinde Clint'in filmlerde ne kadar arka planda kaldığını daha iyi idrak edebiliyorsunuz. Renner ilk kez sahne ışıklarının kendi üzerine doğrultuğu bu projede yeri geldiğinde Natasha üzerinden duygusallığını sergileme imkanı da buluyor yeri geldiğinde kendisini bir ortaçağ rol yapma kampında bulup yalandan kılıç dövüşü yağarak komedi yapma fırsatı da yakalıyor. 


Hawkeye'ın MCU'daki yeri gibi dizinin hikayesi de çapı itibariyle benzerlerinden çok daha mütevazi. Ne kozmik tehlikeler var bertaraf edilmesi gereken ne de global bir problem. Kate ve Clint'in başa çıkmaları gereken bela yaşadıkları şehirle kısıtlı ve 6 bölümlük dizi için bu gayet ideal bir seçim olmuş. Gene de küçük ölçeği bir nebze olsun heybetlendirmek için tüm entrikanın Vincent Donofrio'nun Kingpin'ine bağlanması hoş bir detay olmuş. Başta Charlie Cox olmak üzere Daredevil dizisinden karakterlerin MCU'ya yavaş yavaş entegre olacaklarına dait söylentiler bir süredir dolanıyordu zaten, vesileyle sağlaması da alınmış oldu. Buradaki Kingpin "Daredevil"de izleme şansına eriştiğimiz derinliğinden ve kudretinden kat kat uzakta ama gene de aktörü tekrar bu rolde izlemek keyifli.


Kingpin piyasaya çıkana kadar kötü adamlık pozisyonunu dolduran tracksuit mafia daha ziyade eğlendirmek için dizide yer alıyor ve hakikaten eğlenceliler de ("Trust a Bro!" taşımacılık:))) -Öte yandan onların başlarında yer alan işitme engelli kızla yanındaki elemanı çok beğenmedim açıkçası-. Dizideki bu geyik havası Clint'in taşıdığı değişik okların zıpır özelliklere sahip olması, buz sahasında geçen final, Yelena (Florence Pugh) ile Kate arasındaki muhabbet gibi birçok noktada daha zuhur ediyor zaten.

Kusursuz olmasa da Steinfeld ve Renner'ın aralarında tutturmayı başardıkları uyum sahnesinde Mcu dizilerinin şu ana kadarki en başarılı örneği olmayı başaran "Hawkeye", Kevin Feige ve ekibine olan güvenimi yeniden tazelememi sağlayıp bundan sonraki projeleri ihmal etmemeye vesile olduğunu söyleyebilirim.