"Training Day" ile turnayı gözünden vuran Antoine Fuqua 2 yıl sonra "Tears of The Sun" ile seyirci karşısına çıkmış ama Fuqua'nın çekmeye çalıştığı filmle ve Willis'in başrolünde yer aldığını düşündüğü film bambaşka olunca ortaya çorba bir iş çıkmıştı. 2004'te de Disney için "King Arthur"u yapan yönetmenin bir sonraki filmi "Shooter" oldu. Mevzu bahis "shooter"ın adı Bobby Lee Swagger ve kendisi Stephen Hunter isimli bir yazarın 7 kitaptan oluşan serisinin baş kahramanı. Serinin 1991'de çıkan ilk kitabı "Point of Impact"in 12 yıl boyunca sinemaya uyarlanması için uğraşılmasına rağmen bir sonuca ulaşılamamış, ta ki kitabı okuyup beğenen senarist Jonathan Lemkin ("The Devil's Advocate") yazılıp reddedilen taslaklara göz atmayana karar verene kadar. Normalde Vietnam gazisi olan karakteri modern zamanlara uyarlayıp hikayeyi ABD kamuoyunda oluşturduğu güven kırılması hissi cihetinden Vietnam'a benzer denebilecek "War on Terror" döneminin ruhuna uygun haline getiren senarist hem yönetmenin hem de Mark Wahlberg'ün dikkatini çekmeyi başarmış ve böylelikle filmin çekimlerine başlanabilmiş.
Kahramanımız usta sniper Swagger'ı filmin başında bir görev esnasında vazifesini ifa ederken görüyoruz. Elbette ki birşeyler bir noktada ters gidiyor ve Swagger üslerinin ihanetine uğrayarak silah arkadaşının ölümüne tanıklık etmek durumunda kalıyor. Yurtsever olan karakterimiz bu olay sonrasında inandığı şeylerden soğuyarak inzivaya çekiliyor. Derken bir gün ABD ordusundan üst düzey bir albay (Danny Glover) kendisini ziyaret ediyor. Başkan'a yönelik bir suikast girişimi için istihbarat alınmış ve Swagger'dan istenen bir nişancının bu iş için başvurabileceliği yolları önceden tespit etsin ki önüne geçilebilsin gerçekleşmeden. Swagger millyetçiliği sağolsun teklifi kabul etmeden duramıyor ve kendisinden istenileni de yapıyor. Suikastin gerçekleşmesi beklenen gün geldiğinde ise asıl tufaya getirilen Swagger oluyor ve başkana suikast girişiminde bulunan adam olarak tüm ABD'nin peşine düştüğü bir adam olarak buluyor kendini.
Ne kadar solcu bir yanı olduğu tartışılabilir olsa da sözünü de sakınmayan bir film "Shooter". (SPOILER!!!) Esas kötü adamımız bir senatör ve bağlı olduğu petrol konsorsiyumunun çıkarları için katliam yapmaktan çekinmeyecek bir karakter. Swagger'ı içine çeken komplo da bu uğurda işlenen cinayetlerin ifşasını önlemeye yönelik bir çabadan ibaret. Ned Beatty'nin başarıyla canlandırdığı Senatör'ün demokrasi üzerine attığı nutuklar siyasetle kapitalizm ilişkisi ve bunun üçüncü dünya ülkeleri ile ilgili boyutları çerçevesinde filme bir derinlik katmayı başarıyor. Hikayenin politik altyapısının yanı sıra teknik yanlarına da ekstra ihtimam göstermiş yönetmen Fuqua. Usta sniper'ların danışmanlığında çekilen film bu alana yönelik incelikli detaylara girmekten çekinmezken özellikle sniping sahnelerini elinden geldiğince cool bir şekilde portrelemeden de duramıyor. Görüntü yönetmeni Peter Menzies ile birlikte hikayesine ve bunu nasıl görselleştireceğine çok hakim zaten burada Fuqua. Gerçi finalde başsavcı ile olan sahne ile birlikte biraz gerçekçilikten uzak filmvariliğe yakın bir hale bürünüyor film, Swagger defterlerini dürmeden önce Senatör ile Albayın erol taş kahkahaları ile gülüşmeleri de biraz tüy dikiyor bu duruma. Gene de o noktaya gelene kadar çoğunlukla nakış gibi işleyen bir yapısı olduğunu söylemek mümkün. Fuqua'nın "Training Day" ile birlikte en derli toplu filmi "Shooter" ki sonraki kariyerinde de bir daha bu seviyeyi yakalayamadı zaten.
Aynı yıl gösterime giren "The Departed"daki şahane performansı ile birlikte Wahlberg'i radarıma sokan filmdi "Shooter" zira konusunda uzman ve cool bir karakter olan Swagger rolüne çok iyi bürünüyor aktör. Danny Glover çok sık kötü adamlığa oynamasa da eline geçen fırsattan memnun olduğu her halinden belli. Keşke sevdiğimiz karakter aktörü Elias Koteas'a da Glover'ın yancılığından öte bir rol verilseymiş. Kasta dair bir başka hayal kırıklığı da kadın oyuncular ama buradaki sıkıntı performanslardan ziyade kendilerine biçilen rol. Gerek Kate Mara gerekse de Rhona Mitra seyircinin gözü şenlensin, filmin tamamı asker taburu gibi olmasın diye kadroya eklenmişler gibi duruyor, özellikle Swagger'ın kaçarken yanına sığındığı, ölen silah arkadaşının nişanlısını canlandıran Mara'nın karakterinin hikayeye dahli ve gelişimi itibariyle filme zarar verdiği bile söylenebilir zira Swagger'a yardım edip başını onca belaya sokmak için hiçbir akla yatkın motivasyonu yok. Benzeri bir sorun Michael Pena'nın Swagger'ın pusuya düşürüldüğüne inanan çaylak FBI ajanı karakteri için de ileri sürülebilir olsa da aktör orada karakterini komik ve beceriksiz yancıdan bir tık daha öteye taşımayı başarıyor, en azından kendisine o şans verilmiş.
Kimi kusurları olsa da gerek yönetmeninin gerekse başrol oyuncusunun kariyerinin incilerinden birisi "Shooter". Gösterime girdiği yıldan bu vakte belli bir seyirciye ulaşmış olacak ki birkaç yıl önce filmin bir de dizi versiyonu yapılmıştı ama çok uzun soluklu olmadı bildiğim kadarıyla. Gene de bu filmin hala izlenebilirliği yüksek mirasına zarar veremiyor.